ösym tarafından "her bölüm yüzde x arttı" veya " şu bölümler yüzde x bu bölümler yüzde y" vs gibi bilgiler verilmedikçe tek tek bakmak dışında bir yol bilmiyorum.

istemiyorum değil açıkçası diğerlerini de, şimdi ki düşüncem akademisyenlik değil öğretmenlik düşünüyorum ilk planda o yüzden maddi olanaklar bayağı cezbetti açıkçası.. Boğaziçini biliyorum çok kaliteli bi yer muhakkak ama öyle bi yerde de maddi sıkıntı çekmek istemiyorum özelliklede sonunda öğretmen olacaksam :)

TDK ve adını hatırlayamadığım bir vakıf ilk 2000'de olup Türk Dili Edebiyatı seçenlere burs veriyordu diye hatırlıyorum. Ama vakıf üniversitelerine yerleşenlere vermiyorlar galiba.

diğerlerini de istiyorum diyorsan sen bilirsin. maddi durumunun ne seviyede olduğunu bilmiyorum tabi ama burs bulursan çok sıkıntı çekeceğini sanmıyorum. istanbul'da oturuyormuşsun hem, yurt yerine eve gidip gelebilirsin. ben 3 vesait yapıyorum okula. beni salla, bi sınıf arkadaşım çorlu'dan gidip geliyor okula her gün :)

ama o iki okulun burs olanakları seni cezbediyorsa, fark etmez diyorsan bişey diyemem tabi. gel bir gün boğaziçi'ne, natuk birkan binasına uğra, öğrencilerle konuş hatta. farklı kişilere danış. ama iyice karar vermeden, içine sinmeden yazma bi yeri, o yer neresi olursa olsun.


@idntknwanythng, o TDK 128'inciye vermiyor ama o bursu. sinir oluyorum TDK'ya.

Boğaziçi adı yurtiçi ve yurtdışında birçok kapıyı açan bir anahtardır. Daha ne diyeyim!

boğaziçi tabii. iki kere düşünme. başka bölüm ve okul da düşünme. hedefine git. mutlu ol.

boğaziçi yaz, süper manzara izle falan filan ama yüksek lisansa başlarken bile osmanlıcayı sökeme, millet dalga geçsin.
istanbul,mimar sinan, ankara dil tarih yaz, türkiyede osmanlıca "iyi bilen" iki bin kişinin içine gir, kapılar önüne açılsın, istediğin benzer dalda yüksek yap, doktora yap, yurtdışında al bursu hoca ol beş senede.

Fizik için: ODTÜ, Bilkent, Boğaziçi, İTÜ (fizik mühendisliği), Koç iyidir (Bu sıralama da iyi bence).

Bir de matematik ve fiziği deli gibi sevmiyorsa kesinlikle yazmasın. Mühendisliğe girip, iyi bir temel yapıp, sonrasında da mühendislik yapmak istiyorsa İTÜ ve ODTÜ'den şaşmasın.

matematik konusunda çok başarılı, çok da seviyor ilk tercihi de matematik. ancak mezun olunca iş meselesinde aklı karışık. zira abileri boğaziçi kimya mezunu, istediği bir işe yakın birşey bulamadı beş senedir.

işte tam orada da esneklik denen hadise devreye giriyor. istediğim şey diye kasarsam iş bulamamak ama zayıf bir ihtimalle bulmak mı, yoksa fırsatlara bakıp de yine bölümle alakalı - olmadı sağlık olsun - herhangi bir iş yapmak mı? nereden çıkıyorum yola; yakın arkadaşım Bursa Kimya son döneminde. Hatta daha mezun bile değil. 26 yaşında. Başvurmuştu part time için, kabul ettiler. Ve şu anda Novartis'in bi taşeronunda, represantlık yapıyor..Okul bitince tam zamana alacaklarmış.

matematikte ali nesin altında bilgi de iyi diye duydum.

peki bilgi burslu matematik yazarsa odtüden daha mı iyi eğitim alır diyorsunuz?
buradaki durum esneklik değil bence, duruma şükretmek, elbette kötü değil; ama eşşek gibi kasıp kimyayı bitirip lise mezunlarının yaptığı bir işi yapmak çok mu iyi?
ya da başka bir örnek, bir sene arayla istanbul veterinerliği bitiren iki kız arkadaşımdan biri; ulusta ortalamanın çok üstü bir veteriner kliniğine ikinci hekim olarak girdi ve haftada 4 gün çalışarak ( 10-18.00 ve ayda iki gece nöbet tutuyor sabah ona kadar) ayda dört bin lira+ kardan yüzde alırken; başka bir kız arkadaşım bir ilaç firmasına represant olarak çalışıyor eline geçen rakam komik.

bunlar nasi tercih yahu hic biri birbirine yakin bolumler degil ki , ozellikle birinci kuzenine soyle puanina gore tercih yapmasin . bi 40 yil hangi meslek te caliscagina karar vermek bu kadar kolay olmamali . o piti piti yapsin daha hayirli . ikinci kuzen biraz daha mantikli gibime geldi benim.

sorunuzun cevabi olmadi pek . . . ^_^

bence türkiye şartlarında iyi bir üniversitede matematik, fizik, kimya gibi bir bölüm seçmektense, anladığım kadarıyla da puan sıkıntısı var, denizli, kocaeli, trabzon gibi illerde elektrik elektronik, bilgisayar, makine mühendisliği gibi meslekleri seçsin. itü ve odtü mutlaka ki çok iyi üniversiteler ama türkiye şartlarında mühendislerin çoğu zaten ar-ge, ür-ge işi yapmıyor, yani iş hayatında okul farkı ortadan kalkıyor. ve mühendislik iş hayatına başlayınca öğreniliyor. sonuç: odtü fizik yerine, ktü elektrik elektronik mühendisliği derim. zaten bir de odtü de itü de ya da başka bir üniversitede bir mühendise gelecek 5 yılda kendini nerde görmek istersin diye sor, hepsi uluslararası bir şirkette müdür der. sanki mühendisin görevi müdürlükmüş gibi. işletme okusaydın ya o zaman...fog the system diyen okan bayülgen'i anmak istiyorum burada.

sözel sıralaması nedir acaba?

kuzenlerinizin ilgi alanlarını bilemem ama ben olsam İTU Telekomünikasyon Mühendisliği bölümü oluyorsa diğerlerini düşünmezdim.

sevmesi cok guzel matematigi ancak is imkanları gercekten sınırlı , yanı muhendıslıge ıstınaden extra extra caba harcaması gerekecek maalesef...

Mimar Sinan sosyolojiyi aklından bile geçirmesin! ben mimar sinan edebiya öğrencisiyim ve sosyoloji öğrencileriyle aynı binadayız. dikkat edersen bina dedim yani kampüs falan değil bildiğin apartman. bomontiye taşınma diye bir durum var ancak 10 yıldır taşınacağız diyiyorlarmış. taşınacağız lafını duayn çoğu kişi o binada mezun oldu:D

Matematik bölümünün aslında iş imkanları geniş ve esnek bir bölüm. Şöyle ki, mühendislik ve iibf bölümleri için gerekli temel matematik & fizik altyapısını aldığınız için geçiş, çift ana dal, yan dal yapabilirsiniz, tabi yüksek başarı şart. Kendi mensubu olduğum üniversitede bilhassa bilgisayar mühendisliği, iktisat ve işletmeden bu işleri yapanlar oldu. Yüksek lisanslarına da o şekilde devam ettiler, bu alanlardan doktora yapmaya hazırlanıyorlar.

Matematik bölümünün esas hedefi Matematik alanında akademisyen yetiştirmek tabi ki. Bunu istiyorsa sorun yok ama diğer türlü 2. sınıftan itibaren ekstra çaba sarf ederse, çok güzel yerlere gelir.

Mühendisliklerde ve Matematik bölümünde Bilkent kesinlikle düşünülmeli, akademik kadro olsun, lablar olsun, arkadaş ortamı olsun, her sene abd'nin en iyi okullarına gönderdiği onlarca doktora öğrencisi olsun, oldukça üst düzey olduklarını düşünüyorum.

sana matematikte cok basarili olup, matematigi cok seven ve bu yuzden odtu matematik bolmunu secen bir arkadasimin, bolume girdikten 1-2 yil sonraki dusuncelerini aktarayim:

"ben matematigi degil rakamlari seviyormusum. ama biz a b c t z x y den baska birseyle ugrasmiyoruz. lisede bize matematik diye ogrettikleri sey cok farkliymis meger. bir iki secmeli ders disinda buyuk hayal kirikligi oldu benim icin.."

boyle bir travma yasayabilir kuzenin eger ayni durumdaysa ve farkinda degilse.

mühendislikse eğer hiç düşünmeden ODTÜ yazsın, Matematik istiyorsa eğer, ilerde ne yapacağını ve asıl istediği şeyin matematiğin bir hobi olarak kalması mı ya da bölümün ta kendisi mi? buna karar versin. zira matematik biraz da piyasaya hitap eden bir bölüm, mesela idealleri vardır kuzeninin fakat günümüz Türkiye'sinde saati 150-200 tl'ye ( daha da fazla) ders veren ad yapmış matematik hocaları var ve paraya para demiyorlar.

sözelci kuzenin ise GALATASARAY'dan başka birşey düşünmesin derim ben.

sözelci kuzenin boğaziçi'ni de düşünsün. çok iyi tübitak bursu alıyorlar.

@sen git ben geliyorum
Tübitak bursunun okunan üniversiteyle direkt bir alakası yok, sıralamayla alakalı. Geçen sene ilk 5000'den veriyordu Sosyoloji'ye burs. Fakat bu sene Tübitak lisans bursu vermeyecek bildiğim kadarıyla.

Sadece Galatasaray, İstanbul ve Mimar Sinan Sosyoloji'yi mi düşünüyor? Puanı daha az olmasına rağmen Galatasaray'dan daha iyi ODTÜ var. Arkadaşım okuyor ve çok memnun. Ayrıca Koç da yazılabilir. Koç, Sosyoloji bölümüne az öğrenci aldığı için puanının oynaması muhtemel. Bence İstanbul ve Mimar Sinan'ı es geçsin.

İletişim'e gelecek olursak ben de Galatasaray'ın İletişim bölümünü geçen sene tercih öncesinde epey araştırmıştım. Çok memnun olan da var, memnun olmayan da. Teknik imkanları çok iyi değil diye biliyorum. Aynı ayarda bu sene Koç bir bölüm açtı: Medya ve Görsel Sanatlar. İlk defa öğrenci alacak, bence düşünülebilir. Ayrıca Bilkent'te İletişim ve Tasarım bölümüne eskiden yetenek sınavıyla öğrenci alırken bu sene TS1 puan türünden alacak.

çok teşekkür ederim yorumlar için, ben de sözel için galatasaray yaz diyorum, en yakın arkadaşlarımdan ikisi iletişim mezunu, biri de sosyoloji çok memnunlar, hemen iş buldular. çok da güzel eğlenerek okudular.
ancak diğer fenci kuzencağzımız hayatın gerçekleriyle istekleri arasında sıkıştı, öncelikle matematik istiyor, telekomünikasyon mezunları süper kazanıyor diyorum aklı karışık. ne biçim sistem bu ben gireli on sene oldu,iyice boktanlaşmış.

bu eski posttan sonraki gelişen olaylar:

biri itü matematik mühendisliğine girdi. çok memnun. köpek gibi çalışıyor. kriptolojiyle ilgileniyor, ingiltereye gidiyor seneye.

diğer şaşkın gaza gelip 16 tercih yapıp abuk subuk şeyler yapmıştı. arkadaş gazı, dershanedeki rehber gazı derken haliç üniversitesi psikolojiye girdi tam burslu olarak. ek burs falan aldı bi de. okuldan, hocalardan memnun ama bölümü beğenmiyor, bitirdikten sonra çalışırken iletişim okuyacağım diye tutturdu. neyse :)

şarkıların yerini değiştirmiş olabilirsiniz.
kısayolları play liste kaydetmiş olabilirsiniz...
playlist oluştururken tüm şarkıların süreleri winamp playlistte gözkümesi gerekir.

kısaca ; tekrar müzik dosyalarını winamp a at. ve mouse la yavaş yavaş aşağıya kaydır listeyi. sürelerin gözüktüğünü göreceksin... tüm liste için bunu yaptıktan sonra playlist i kaydedebilirsin.

winamp'i silip yeniden yükle.

winamp'i silip aimp yükle.

izleyenine pek rastlayamadığım için yazıyorum:

the fall ve the man from earth.

www.imdb.com
www.imdb.com

timecrimes > www.imdb.com
chaser > www.imdb.com

konulari okumadan izlersen cok guzel olur, ozellikle timecrimes'i. bir de frequently asked questions about time travel var, adindan belli zaten icerigi. o da surada: www.imdb.com

bayılıyorum böyle anketlere:)

geçen zirvede bana önerilen bir film vardı. inglorious basterds gibi bir şey. tarantino filmi.

benim şahsi önerilerim:
-true romance
-trust
-bad liutenant

elli bi tane güzel film var. en azından bir kriter söylersen (çok bilindikler olmasın, avrupa sineması olmasın, son yirmi yılda çekilmiş olsun, dram olmasın, vs. daha mantıklı tavsiyeler yapılabilir.

alakasız türlerden iyi ki izlemişim dediğim filmleri yazayım:

no men's land (savaş ama farklı biraz)
wall-e (romatik komande)
usual suspects (tüm zamanların en iyi filmi bence)
300 (gaz, yüksek kalitede, hd mi diyorlar, blue ray mi işte öyle izlemek gerek)
one flew over the cuckoo's nest (jack nicholson)
broken arrow (klasik aksiyon, bir iki tırt sahnesi de var hatta. fakat christian slater ve john travolta da var)
the godfather 2 (tabi önce ilk filmi izlemek lazım. üçüncüyü izlemeye pek gerek yok)
jenna loves rocco (tarz belirtmemişsin, bu film kendi tarzının en iyilerindenmiş)

"Caotica Ana"

www.imdb.com

bu çok sağlam mutlaka izlemen lazım olağanüstü dehşet bir şey aman allahım hemen izle..

(bkz: oldboy)

bourne trilogy.

fight club,
v for vendetta,
mulholland dr.
donnie darko,
k-pax,
city of angels,
forrest gump,
lord of war,
mr & mrs smith,
seven pounds,
the book of eli,
the big lebowski

(bkz: candida )
www.imdb.com

bende geçen 24 te izledim çok güzel bir film.yanlız türkçe altyazısı yok ingilizce biliyorsan ingilizce altyazısıyla izlersin film ispanyolca.

sen nasıl filmlerden hoşlanırsın bilmiyorum ama ben dün 'iyi seneler londra'yı izledim. çok beğendim. kaliteli olmuş.

1 gün tıka basa ye, ondan sonra devam et.

öncelikle boyun ve kilon kaç? nasıl bir beslenme programını uyguluyorsun? spor da yapıyorsan ki kas çalışmasından bahsetmişsin sarkma olmaz. kilo vermek, yağ yakmak istiyorsan programına kardiyo ekle. 30dk koşu 15dk bisiklet şeklinde. sonra bunu çok ağır olmamakla birlikte süper set ile destekle, eğer fazla kilon varsa vermemen elde değil.

Sudur onun çoğu su. Kilonuzu yazmamışsınız ama obezler dışında gerçekten haftada 7 kg vermek kolay değildir. Teorik olarak günde 1700 kalori az almanız ya da yakmanız gerekir. O yüzden durdu gibi geliyor size.
Devam edin daha sıkı diyet ve spor yapın ayda ortalama 2 kg civarına gelirseniz halinize şükredin. obezite varsa ayda 4-6 kg civarını görebilirsiniz ama çok uzun vadeli olmaz 4 e geriler yine. bazı aylar haftalar sıfır gibi olabilir malum vücut savaşıyor noluyor lan kilo kaybediyoruz sıfırlanmayalım diye.
kolay gelsin.

bir süre sonra yine hızlanacak kilo vermen. böyle olur hep kilo vermelerde. bana oluyordu en azından hiç bozmadan devam et sen aynı düzene. birkaç haftaya yine gitmeye başlar kilolar hızla.

bu arada yumurtayı üç günde bir ye ve her gün bir tane multi vitamin al. sandozlardan, suda eriyorlar ya işte o. her gün bir soda iç. aslansın kaplansın

haftada 1 kilo hesabından gidildiğinde normal kilo verme hızındasınız. bir de kilo ne kadar fazla ise ilk diyete başlanıldığında kilo verme o kadar hızlı olabiliyor. şimdi plato evresine girmiş gözüküyorsunuz.. trista'nın dediği gibi metabolizmayı şaırtacak birşeyler yapmak gerek. ingilizceniz varsa sparkpeople.com'u öneririm. sağlıklı kilo verme konusunda bulunmaz bir nimettir.

yemeği çok az yemek diet yapmak değildir. ben şöyle bir programla 4 ayda 19 kilo verdim:

sabah elma suyu ile tam tahıllı mısır gevreği
2 saat sonra 1 adet yeşil elma
öğlen yağsız sulu yemek (genelde protein ağırlıklı) 3 çorba kaşığı mümkün oldugunca az yağlı pilav veya bulgur, 2 kaşık yoğurt, 1 servis tabağı salata ve su
2 saat sonra 1 adet yeşil elma
akşam 200-250 gr diet ton balığı veya tavuk göğsü, 2 adet domates , su (bazen 1-2 kaşık yağsız lor peyniri ilave ediyordum tamam iğrenç bir öğün olarak görünebilir ama gayet lezzetli idi :))


günde 2,5 - 3 litre su tüketiyorum. boyum 1.82 kilom 74. 91 kiloydum 71 kiloya kadar düşmüştüm işte şimdi 3 kilo aldım ve artık kilo almıyorum. yukardaki diet programını artık uygulamıyorum ama halen tıka basa doyacak şekilde yağlı salçalı yemeklerden uzak duruyorum. haftanın 4 günü vücut geliştirme çalışıyorum ve gidişattan şu an için memnunum.

nasıl kilo verdiğimi görmen açısından bu diet programını yazdım, bende işe yaradı diye sende de işe yarayacak diye bir kaide yok, sonuçta her insanın metabolizması farklıdır. ayrıca kilo almadan önce ben de spor yapıyordum ve bıraktıktan sonra 20 kilo aldım.

kolay gelsin.

kilo verirken belli bir yerden sonra tikanma olmasi normal. rejim ve spor duzenini bir sureligine (1-2 gun) bozup yeniden baslarsan faydasi olabilir. tika basa yemek yerine biraz daha bol yemek, normalde yemedigin seyleri yemeyi deneyebilirsin.

bu arada eger gercekten cok az yemek yiyorsan vucuduna zarar veriyor olabilecegini unutma. gunde 1200 kaloriden az almamak lazim en basidinden. biraz daha bu kalori ihtiyaci konusunu arastir eger zaten yapmadiysan.

1 ayda ortalama 4 kilo civarında vermek iyidir. Sen biraz hızlı vermişsin prens evladım. Ayrıca kilo verme eğrisi zamanla düşüşe geçer.

Azimli olmaya devam et, kendini zorlama. Haftada bir yumurta bu arada protein alımı için çok az, tabii diğer yediklerini bilmeyerek söylüyorum bunu.

vücut kıtlık moduna çekmiş kendini demek ki. günde 4 öğün yememe rağmen üstelik. yumurta deri altında saçma bezeler çıkarıyor diye çok yemek istemiyorum. malum yaz falan. aminoasit hapı alabilirim belki bu sebeple. profosyonel yardımlarınız için teşekkürler. metayla oynayım biraz madem. bundan öte spor, diet olamaz zaten.

bakım yapmıyorum.

şekil vermek için yıkadıktan hemen sonra fön çekiyorum (öyle on beş yirmi dk değil, beş dk max) zaten fönü şekle sokacağım şekilde çektiğim için (yukarıysa yukarı doğru, yanaysa yana doğru vs vs) daha sonra çok az jöle ile (ki dax, wax çok daha mantıklı) dağılmasını önlüyorum. gerçi iki yıldır jöle kullanmıyorum; saçlarım alıştı şekle.

benim saçlarım kıvırcık özel bakım kürleri falan kullanmıyorum, yıkadıktan sonra yumuşak hareketlerle kurulamaya çalışıyorum ya da kendiliğinden kurumasını bekliyorum. tarak fırça falan kullanmıyorum. pantene kıvırcık saçlar için olan şampuanı ile saç bakım kremini kullanıyorum. saçları lüle lüle yapıyor ve yumuşatıyor bu ikisi. zaten yanlara dökülüyor özel bir şekil verdiğim söylenemez.

çok az miktarda morphose wax ile.
yeni yıkadığım saçıma uyguluyorum, gayet memnunum.

ben ahtapota(paul muydu neydi adı) güveniyorum.

bence normal süre berabere. 1-1 diyorum. ama en büyük olasılık bence alt. bunu bozacak tek şey erken bir gol olur. ilk yarı 0 da oynanabilir.

2 olur
Handikaplı 0 olur
alt olur
villa gol atar
tgs: 0-1 olur
İY / MS: 0/2 olur

Benim tahminlerim böyle olur 8)

ispanya ile peste 2-1 çaktım :)

ben paul'ün bu sefer yatacağını düşünüyorum, beraberlik en olası sonuç gibime geliyor. ama oynamıyorum o ayrı. kupayı ispanya kazanır tabi ki.

iy0
ms1

ispanya tek farklı alır. torres gol atar.

izmir'de sorduğumda bana 600 tl gibi bir rakam söylemieşlerdi. sosyal güvence çok da karşılamıyor zaten. sonra ben bir şekilde 450'ye yaptırdım filiz ferruh'ta.

bendeki ornek soyle:

yakin gozluk icin (1,50) levent'te bir eczane cam/cerceve icin asgari 500'den kapi acarken, besiktas carsi icinde *bir gozlukcuden gayet katlanilabilecek hoslukta bir cerceve ile, yari fiyata gozluk edindim. yine carsi icinde degisik optikcilerde benzer rakamlara rastlamak mumkundu.(guncellik: yaklasik 1-2 aylik bir mesele)

not: ozel sigorta oldugundan, (sadece muayene odeniyor) cam/cerceve ne varsa bizzat cebimden cikti: )

darkrocq arkadaşa katılmaktayım o nedir ya sanki gözlük camı değil mübarek arabaya öncam takıyorlar. sosyal güvencen yoksa bir gözlük camı olsun olsun çifti 120 tl falan ya. ne abarttmışlar.

buldum buldum!

otobushareket.eshot.gov.tr

204 no'Lu otobüs sizinkisi. metroya gitmeye gerek yokmuş. otogara geliyormuş zaten.

Teşekkür ederim. Bu arada kaç dakikalık mesafe?

1140taki ucak icin en gec 11.00 de havaalninda olmaniz lazim. toplu tasima ile yetismeniz imkansiz gibi. taksi kullaniniz. araba ile en az 20-25 dklik yok.

Teşekkürler tekrar. Sanırım 09:40'taki otobüse binersem uçağa yetişebilirim.

bagajınız yoksa, online check in ile belki biraz daha zaman kazanabilirsiniz. hani uygun saatte otobüs varsa.
bir de atlas jetin ücretsiz servisi neyin varmış. garda var mı bilmiyorum ama.
belki bu bilgiler işinize yarar.

10:30 da otogar'da olursan toplu taşıma ile yetişmen mucize olur. Eshot'un hareket saatlerine de güvenme. en az 1 saat güvenlik payı bırak.

10:30'da otogarda olup da, 11:30'a toplu taşıma ile havaalanına yetişemezsin. dolmuşla bir saat sürüyor. otobüs işi çok bozar. uçağın 11:40'da kalkacaksa, yurtiçi bile olsa, gittin-yerleştin için en azından 20 dakika önce orada olman lazım. taksi gerek.
özel arabayla yarım saati rahat bulur. otobüsten inip-taksi tutman-havaalanına giriş-bilet kontrol derken zaten 11 buçuğa yaklaşır varışın.

otobüse aman diyim..

09:40'ta binersem havaalanı otobüsüne yetişmem mümkün değil mi yani? Hani 1 saat olduğunu farzedersek 10:40'ta havalanında oluyorum. Check-in için yeteri kadar vakit kalıyor.

soruda 10:30 yazmışsınız ama. eğer bir saatiniz varsa, hayatta yetişmez otobüsle. son olarak da 9:30 demişsiniz. iki saatiniz varsa, neden olmasın. yurtiçi uçuşsa falan ben olsam otobüsü denerim tabi. ama iki saatse vaktiniz.

Kararımı değiştirdim o yüzden ;) İkilemde bıraktıysam kusura bakmayın.

Teşekkür ederim ilgilenen herkese.

Yakın bir zamanda kavga ettiği, tartıştığı biri falan var mı? Eğer yoksa muhtemelen zibidinin biridir.
İçi rahat etmiyorsa savcılığa şikayette bulunsun.

ses değiştirerek yapılanını hiç duymamıştım; ama herhalde bir arkadaşı şaka falan yapıyordur. havlayan köpek ısırmaz misali. yapacak adam zaten yapar.

bir daha yaparsa direk savcılığa başvursun, ikiyi arayan üçüde arayacaktır. yok aramıyorsa unutsun gitsin, şakadır şaka..

geçenlerde gazetede şöyle bir şey okumuştum.. sokaktaki sabit telefonlardan arayan ve kadını sürekli olarak cinsel konuşmalarıyla taciz eden birisi varmış.. kadın savcılıktı polisti uğraşmış ama sonuç yok.. sonrasında kadın polislere şu teklifi sunmuş bu kişi genelde şu şu numaradan arıyor bu ankesörlü telefonun yerini bulamazmıyız diye.. gerekli bilgiler toplanıyor ve ankesörlü telefonun nerde olduğu bulunuyor, polisler kadınla anlaşmalı ve hazırda bekliyor.. eleman yine arıyor kadın polislere hemen haber veriyor ve konuşmayı biraz daha uzatıyor ve eleman yakalanıyor.. yapan kişi ise yakın komşusu çıkıyor... öyle işte belki yol gösterici olur ve umarım sadece bir eşşek şakasından ibarettir..

minilyrics

win lyrics'di o sanırsam. winamp com'da olsa gerek.

minilyrics değil bi işe yaramadı o zatn

google in plugin programı olabilir mi?

matemtaik öğretmenliği ortak alansa yaz gitsin. hem puan da düşmez ortak alanda.

sana tavsiyem ise bir sene daha kal. tm'den hazırlan. o matematik 75 olur, edebiyat da 70 üstüne çıkar. çok mükemmel yerlere gidersin.

geçen sene ortak alandı ama şimdi sistem değiştiği için işler karıştı tam olarak bilen biri aydıtlatsa beni. matematiği yazıcam da say.cı olduğum için lys de fenimi baz almazlar mı? ama edebiyat lys sınavım çok daha iyi. yani onu nası ayarlıcaz yoksa yok mu öyle bi dünya?

@1, ikinci senem zaten bu sene de gitmessem kovacaklar evden.

ortak alanlar değişmedi diye biliyorum. mat yazamazsın (yani yazarsın da tutmaz fen yapmadan) o yüzden mat öğretmenliğine dayan sen. iyi bir eyler yapmışsın, and'da tutar mutlaka diye düşünüyorum.

bir yıl üni okuyup bıraktım, dolayısıyla bu sene benim 4. senemdi ve en sonunda voleyi vurdum sanırım. o yüzden sene sınırlamasına çok takma. hedefinin peşinden koş. evden atmazlar ya anne yüreği dayanmaz :)

@sen git ben geliyorum, yeni sistemde puanlamada ygs puanına ve lys-lerden iki tanesinin puanına bakıyorlar. yani say.da lys-fen ve lys-mat. ama şimdi ben istiyorum ki lys-mat ve lys-edb. puanlarımdan tercih yapıyım, eşit ağırlık öğrencisiymiş gibi. mat. ve mat. öğretmenliği bölümleri de e.a. da geçen sene ortak alandı zaten. o yüzden şimdi nası oluyo diye sordum...

anne yüreği dayanmaz da, baba yüreği s*ktiri çekmiş durumda ://

biraz araştırdım ve anladığım kadarıyla ortak alan dedikleri şey alan dışında kat sayı farkı uygulanmaması. yani fen'ci olarak edb yapmak şart çünkü onun puanına ihtiyaç var. yani edb yaptıtan sonra sen rahatça seçebilirsin matematik öğretmenliğini. yoksa fen ile edbyatı nasıl kıyaslayacaklar ki? mantıksız oluyor ya da gözardı ettiğimiz bir şey var.

gül suyuyla tonikleme ve buhar derler hep.

süzme yoğurt ve mısır unu karışımıyla peeling yapıldığını duydum ama hiç denemedim.

toz halindeki kil. hem yüz temizliği, hem de diğer zımbırtılar için. 200 gram kadar alıyorsunuz 1 liraya. ama tamamen toz halinde. baharat falan satan yerlerde oluyor.

gül suyu. ötesi yok.

kil maskesi işe yarıyor gerçekten...

hiç kıskanmadığınız için kıskanmanızı sağlamak amaçlı yapıyor olabilir. ki işe de yaramış gözüküyor. benim tavsiyem konuşmanız yönünde. siz umursamadıkça daha da artar muhtemelen.

hayatin gercegi bu. ayni evde yasasaniz bile, sen gunde en fazla 4 saat goreceksin sevdigini, o gene her gun sekiz saat is arkadaslariyla beraber olacak.

kiskanclik duygusu, biyolojinin, senin alt beynine yerlestirmis oldugu bir koruma mekanizmasi. neyi koruyosun? guya iliskini, sevdigini, soyunu devam ettirecek partnerini. ama iki tarafi keskin bicak oldugu icin zarar da verebilir. ust beynin, bu catismanin ustesinden gelmek zorunda. ust beyinden kastim, beyninin, alninin hemen arkasinda kalan kisminin kabuk bolumu. bizim bildigimiz evrende en gelismis sey. karar verme organi, durum muhakemesi yapma organi. gercek efendi olmasi gereken merci.

sunu dusun: o kizla 15 dakika konustu telefonda. senin yaninda. peki sevdigin kimin koynunda? onun mu? senin mi?

kiskanclik seni sonunda sahiplenici bir iliskiye zorlamasin ve sevgilini kafese hapsetme.

butun bu olani biteni sana niye anlatsin ki? seni kiskandirmak mi istiyo? hic sanmiyorum. saf saf, olani biteni seninle paylasiyo iste.

sevgili olmak guvenmeyi de kapsamaz mi? karsilikli bir taahhut degil midir? o kadar guvenin yok mu sevdigine? ya kendine?

bir sey olsa bu kadar belli etmezdi muhtemelen ama saka yollu biraz belli etmekte de fayda var, hic kiskanilmadigi dusuncesi de sevmediginizi dusunmesine sebep olabilir.

ya düşünmeyeceksin, ya da o kadar düşünüyosan söyleyeceksin.
sadece senin beyninde duracağında biraz da onun beyninde dursun. he mi.

250 300 civarı

izmir'de (bkz: çesav) diye bir kuruluş vardı ucuzdu baya. ama başka yerde var mıdır bilmiyorum.

ile göre değişiyor hep. mesela adana'da 120 - 170 arası bir şey..

facebook'tan mesaj at. ismini nerden bulduğunu söyle, çabandan etkilenir.

ve olaylar gelişir..

biraz hızlı bir giriş olmaz mı?

klüp toplantıları ne sıklıkla oluyor?

mesaj at selam ben arkandaki çirkin sakallı ve çekingen şahıs de...kendine guvenen ve alay edebilen bi imaj verebilirsin..

klup düzenli toplanmıyor ama ortalama olarak 10 günde bir diyebilirim ancak.

erkek arkadaşı olup olmadığını kesin olarak hiçbir şey yapma.

facebook'tan mesaj atma, pek etkilenilecek bir çaba değil ismini kazıman.

ders saatlerinin bitişinde bulunduğu bölüme git, tesadüfen karşılaşmışsınız gibi yapıp telefonunu al veya bir yere davet et duruma göre.

:/ @:/; hangi bahane ile isteyeceğim, sebepsiz yere telefonunu istemek saçma geliyor bana? aklımda canlandırsana?
@sen git ben geliyorum: bir şey anlamadım; "bilmeden" kelimesi mi eksik orda galiba.

@witcher: finale doğru gözlerim iyice açılmaya başladı, finalde kahkaha attım.

2.editim
bence burda yazılanları print et ve şunları okurmusun de sonunada not düş bak ne hale düşürdün milleti ve beni dersin :)

madem kızla doğrudan konuşacak bir ortamın yok. klubün bir kısım elemanıyla birlikte ortak bir görüşme ayarla. biraz önce çıkacaksın, olayı organize edeceksin bunu yaparken, rahatlıkla insanları da davet edebileceksin. biraz çaba gerektirir ama büyük ihtimalle kızı da aynı ortama dahil edebilirsin. toplanmada da muhabbeti biraz sen yürütmelisin, herkesin yanına geçip oturmalısın, herkesle konuşmalısın. tabi yengeyle biraz daha uzun ve dikkatli konuşmalısın.
test edilmiş, onaylanmıştır. kızın niyetini o ortamda anlayabilirsin. senin durumunda tabi hoş bir sohbetin açılmasına, ikinici bir görüşme sağlanmasına vesile olabilir, onu diyorum.

ikinci olarak da o bahsettiğin organizasyon sanırım açıkhavada olur. mayıs da gelmiş, sıcak olmuş. iki şişe buz gibi uludağ limonata ile gidiversen yanına, birini ona ikram edip başlasan muhabbete ne güzel olur değil mi?

ulan bir kız için değer mi? çabaların hiçbir işe yaramayacak salya sümük ağlican. yazık git daha kolay hedefler seç.

ekmeği bıraktıktan sonra uzaklaşın. birkaç hafta içinde alışırlar. koyduktan sonra onlara gözükürseniz tırsarlar. ya da kış aylarını bekleyin elbet gelmek zorunda kalacaklardır.

penceremin biraz altından apartmana gelen elektrik kablosu geçiyo. bi çift kumru her gece o kablonun üstüne tünerdi. ben de camın önüne ekmek kırığı, pirinç, mercimek, bulgur (bulgur verilmemesi gerekiyomuş şişip ölebilirmiş hayvanlar ben sonradan öğrendim) koymaya başladım. bi süre umurlarında olmadı, sonradan öğrendiler işi.

yemlerini geceden koyarım, sabah gelir yerler. gece koymayı unutmuşsam camın önünde gugu guuuu gugu guuu diye bağırıp bağırıp uyandırırlar beni. eve geldiğim saatler düzenliyken, geldiğim saatte evin karşısındaki ağaçta beklerlerdi.

yemi koyup ıslık çala çala, ıslık çaldığımda gelmeleri gerektiğini öğrendiler. gayet güzel anlaşabiliyoruz. :) yaklaşıl 3 yıldır beraberiz kendileriyle bu arada...

kuşlar gelsin tamam süper de, annemin arkadaşının balkonu sırf kuş boku dolu. Kadın her gün onları temizliyor yazık lan. Bunlarla uğraşabilmeyi göze alacaksan dene bence.

Ben eski evimizde alıştırmıştım, içeri girip sofrada benimle bile ekmek yiyorlardı. Ekmeklerini geciktirsem ya camı tıklatıyor ya da mutfak balkonundan içeri giriyorlardı.

Şöyle yapın, hergün aynı saatte ekmek verin, ekmekleri ufak parçaları ayırıp verin, ekmekleri bir noktaya koyup biraz uzakta ani hareketler yapmadan bekleyin, sizi görsünler ama tehlike sezmeyecek bir mesafeden olsun. Sonra hergün mesafeyi biraz daha kısaltın, gitgide yaklaşın.

fena halde sharon stone'un gençliği havası var

diana kruger diyorum

falco'nun jenny klibindeki abla geldi aklıma ilk bakışta.

aynen benden de diane kruger cevabı geliyor.

(bkz: diane kruger)

mc donalds'ta vardı forum bornova'da. ama ne kadar işlevsel orasını bilemiyorum.

tazeden kasıt?

taze işte mc donalds'taki gibi dondurulmuş değil, yumuşak
dunkin donutstaki de sert dondurup eritiyolar taze değil

ben turkcell gold plus kullanıyorum. 1 gb internet + 5000 dk (turkcell içi) + 1000 dk (her yöne) + 1000 sms toplam 109 tl. size de bu uyuyor gibi. ama tabii ki voıdafone veya avea turkcell'e göre daha uygun oluyor fiyat olarak.

dostum seninle ayni durumdaydim iphone turkcell internet paketi vs. bende cok tereddut ettim ve sonunda vadofone a gectim. cidden diyorum ucuz ya valla turkcell den oyle bir tiksindim ki kaziklansam bile biraz da bunlara kaziklaniyim demistim :D fakat yok oyle bir sey 3-4 gun icinde numaram tasindi yalniz dikkat et sim verirken 64kb lik iste 32 lik isteme :D haha:)

turkcell avukat cell çıkardı . şöyle ki 2500dk tüm turkcell, 2500 dk seçtiğin 5 numara ve avukatcell olanlar ve 300 dk tüm diğer sabit vs. vergi dahil 49 tl
bunun 79 tl likm olanı var yukarıda verdiğim dk ları 2 ile çarp.bana uygun geldi..

Bu avukatlar kulübü süpermiş. Ama turkcellde telefonu açan arkadaşların haberi yok. Bu yüzden ısrar etmek gerekiyor. Ona geçicem.

çağrı merkezinden geçilmiyor turkcell extralarda form doldurup imzlatıyorlar bilgine.

35 tl yatıracaksınız.
ygs'ye girmek istiyorum kutucuğunu işraetliyeceksiniz.
üni mezunusanız niye lise diploması istensin bilemiyorum. yanlışınız olabilir.
siz ilk önce ilk basamak'a ireceksiniz. ondan sonra gerekirse ve (18 netten fazla yaparsanız -en az sınır o sanırım-) ikinci basamaklara girebilirsiniz.
tm okudunuz ve tm seçömelisiniz. dün danıştay -yine- iptal etti alan dışı tercih yapma şansını. (alan dışı tercihlerde 30-50 arası puan kaybı oluyor. unutun gitsin)

edit: tükenmez veya pilot. rengi siyah sanırım.

1. tükenmez kalem. isyah veya mavi.
2. 2 yıllıkda 4 yıllkda istesen ilk sınav olan ygs ye gireceksin. bankaya 35 tl yatıracaksın.
3. üniversiteden mazun olduysan lise diplomanı neden almadın. neyse.. basvurmak için herhangi bir liseye girdiğinde sana tc kimlik no nu soruyor. bilgisayardan bütün bilgiler çıkıyor. senden form veya diploma istemiyor.(en azından benim başıma gelen bu)
4. lisede hangi bölümü okudğun önemli değil. kendi alanını secersen kat sayı 0.15 alan dışı seçersen katsayı 0.13 olacak. ama danıştay bu durumu da iptal etti. şuanda katsayılar ne bilinmiyor.

okuluna göre değişiyor zannedersem kesin birşey söylemek zor da. benim ortalamam 3.6 falandı, anadolu lisesi mezunuyum. 69 puan gelmişti. 4.65 için en az 75 gelir.

fakat fem dersanesinin sitesinde yeni sisteme göre 0-75 arası bi puan olacağı söyleniyor. bu sebeple kafam karıştı eski sistemde dediğiniz gibi 75 falan geliyordu da bu yeni sistemde kaç geliyor takriben bilemedim.

yeni sietemde ekisi azalıyor. şöyle hesapla: 300 puanda 80'ken şimdi 500 puanda 75 alacak okul birincileri. (max)

diploma notundan ziyade, okuldaki sıralaman, okulun türkiye ortalamasındaki yeri önemli değil miydi yahu? istanbul erkek'te falan sonuncu da olsan mesela birincinin aldığıyla aranda çok az puan fark oluyordu mesela.

ilk kez kredi alanların hepsi arasında dolanır böyle efsaneler. yok öyle bir şey. ocak ayında almaya başlarsın kredini normal bir şekilde. herhangi bir toplu para verme olayı olmuyor. ha ocak ayında çekmessen martta gayet toplu bir paran olabilir bankada o ayrı :)

biz de öyle sandık, ne yazık ki toplu para falan gelmedi. ancak yakın bir arkadaşım, kendisine o zamanlar toplu para geldiğini iddia ediyor. attığını da sanmıyorum ama başka kimseden duymadım toplu para aldığını.

3 kişiden 2 farklı yanıt :D

aslında yanıtlar farklı değil :) jangara'nın arkadaşını saymassan. şu an krediler 180 lira ve ocak'ta zamnlanacak. 200 olduğunu varsayarsak ve sen ocak-şubat aylarında paranı almassan mart ayında 600 liran olur hesabında. ya da direk başa dönelim. katkı kredisi mart ayında değil ocak ayında yatmaya başlar :)

3 yıldır öyle bir olay yok. toplu yatma yok ocakta ilk kez yatıyor sadece.

:D neyse o zaman, mayıs'a kadar ellemeyelim paraya. yokmuş gibi davranalım, iknoor edelim.

tişiggürler

gecen sene bana toplu verılmemıstı. tanıdıgım kımseye tplu verılmemıstı.

bir de başbakanlık çıkarsa bu çıkmıyo değil mi. ikisi aynı anda çıkan var mı acaba

ya burs ya kredı. ıkısı aynı anda olmuyor. ayrıca burs cıkarsa alttan bellı sayıda (ya bır ya ıkı ya da hıc kalmamalı dıye hatırlıyorum) ders olursa ıkıncı sınıfa gecıste sak sıye kesıyorlar. ama zaten belırtırler onu. kasma hıc ogrencem dıye.

hmm hayırlısı o zaman.

eğitim zor!!1

2004-2005 ekim'de okula yeni başladığımda başvurmuştum (herkesle birlikte), 2005 ocak ayında 3 aylık 330 milyon vermişlerdi (o zaman 110 milyondu), ondan sonra da ay ay vermeye devam ettiler. Ekliyeyim, şu anki sistemi bilmiyorum.

önceden çok önceden 96 gibi...toplu almıştık..hey gidi günler.ozmanlar banka kartı filan da yoktu...ziraat bankasının önünü bir görseniz...ilk gün almak zor oluyordu tabi...bu arada bide o zmanlarda 3 ay da bir yatrılırdı...3 dönemi toplu almıştım...

@feedback. ben de aynı sene başladım almaya. ocakta değil martta vermişlerdi 330. çok iyi hatırlıyorum.
ocakta başlıyo artık. toplu ödeme olmuyo

@mngdsr dedigin dogrudur ayini tam animsamiyorum, vurgulamak istedigim baslangicta 330 odedikleriydi.

soruna cevap olmasa da, şarkıyı boşver white noise dinle derim (bkz: beyaz gürültü)

bence klasik müzik. veya yavaş fransızca parçalar.

Progressive house iyi gider. Ben öyle yapıyorum. gayet verimli oluyor.

New Age Müzikler Dinleyebilirsin Kardeşim Örnek Olarak

Kitaro-Gandalf-Karunesh-Ömer Faruk Tekbilek

sıktır et adbı dınleme. sınavlarda sessızlıkte her sey batıyor sonra kulaga. tecrube konusuyor bak, kulak ver.

radiohead in tüm şarkıları.

Taksim Trio , Farid Farjad

angel'ın sonu. (az buçuk ağlamışlığım vardır)

prison break - the final break

insan gibi ağlamamıştım.

Evet en etkilisi The Final Break. Hafızalara kazınmıştır.

doctor who - father's day

son dönemden değil de eskilerden örnek vereyim.
friends'in 2x14 yayınındaki şu sahne, bence dizinin en duygusal sahnesidir:
www.youtube.com

six feet under'in son bölümü de pek göz sulandırıcı idi. dönüp tekrar seyrettiğimde yine bir hoş oluyorum. fakat öncesini de seyretmeli ki bahsettiğim etki uyanmalı..

link de demişiz:
www.youtube.com

ulan bu ne be, şimdi bile salya sümük gideceğim ha, hemen kapatıyorum.

heroes, spoiler filan

sozluk.sourtimes.org

Fm verici çok güçlü olmadığı müddetçe televizyonu pek etkilemez. Hele digital receiver filansa hiç etkilemez.

Bunun yerine güçlü jammer'lar kullanılabilir. O zamam da siz ve çevrenizdeki çoğu elektronik eşya bozulacaktır. Hatta kalıcı hasara bile neden olabiliyor bu jammer'lar.

En iyisi adama birer işitme cihazı almak ya da uygun bir dille konuşmak.

Adamla uygun bir dille konuşmak mümkün değil. Daha önceden gidip uyardık ama adam sanki ayının teki ("sanki"si fazla oldu).

Bildiğiniz yöntemler varsa yazın, aklınıza gelen her yönteme açığım.

Tam yatak odasının altında kalan odanızda hoparlörü tavana sabitleyecek bir mekanizma kurun ve küçük ceylan, çılgın sedat, ismail yk dinletin adam televizyonu kapatıp uyumaya gittikten sonra.

karanlık bir akşam + meşe odunu derdi dedem

Tavana bilgisayarın hoparlörünü dayadım. Adamın hiç umrunda bile değil.

bıkmadan, sıkılmadan, 155'i arayın.

hiç uğraşma derim ben. git sigorta şalterini indir ben öyle yapıyorum. olmadı sigortaya giden kabloyu kes.

50 - 100 TL arası masraf yapmaya hazırım bu arada. Önereceğiniz çözümler bu fiyat aralığında olursa daha iyi olur.

@amortisman: bir işe yaramaz. yarasa da o kadar uzatmak istemiyorum olayı.

@zengin mineralli maden suyu: denerim belki. güzel fikir. yalnız şunu merak ettim: hızlı hızlı kapatıp açınca televizyonu da bozuluyor mu? eğer bozuluyorsa süper olur.

elektrik şalterini indirin

non-nuclear-emp (electromagnetic pulse) üreten bir cihaz yapın. internette ararsanız şemalarını bulurlunuz, 2 haftalık çalışma, elektrik-elektronik okuyan bir dostunuzun 1-2 günlük yardımı ve 100 lira civarına gerekli malzemeyi toplarsınız. yalnız gerekli şarjı sağlamak için voltaj regülatörü akü falan gerekebilir, o kısmı mühendis arkadaşa danışın.

non-nuclear emp, kısaca belli bir çap içindeki (cihazın gücüne göre değişir) bütün elektronik cihazları kızartır. biliimkurgu flm ve oyunlarında hani robotları "yakan" genelde mavi efektli patlama var ya, işte onun gerçeği ve gözle görünmeyeninden yapıyor olacaksınız. evinizdeki değerli elektronikleri kapatın, fişten çekin ve olabildiğince menzil dışına çıkartın, yapabiliyorsanız kurşun veya bakır kaplama arkasına koyun.

cihazını çalıştırıp "patlattığınızda" (elektik yükünü boşalttığınızda) komşunun televizyonu "kızaracaktır" (aslında devreleri yanacaktır), yalnız dikkat edin, komşunun kalp pili varsa adamı öldürürsünüz.

emp cihazlar a.b.d.'de sivil kullanıma yasaktır, türkiye'de kanunların emp cihazlara yaklaşımını bilmiyorum.

ben malzemeleri toplamaya başlaldım, yan dairenin ne kadar elektroniği varsa yılbaşından sonra kızartmayı planlıyorum.

@raj: iyi yöntem. biraz düşünmek lazım.
ayrıca yılbaşından sonra bu başlığa deneyinin sonucunu da yaz. çok merak ettim. umarım işe yarar. böyle gürültücü şerefsiz komşulara ne yapılsa haktır.

saçma olacak biraz ama eger çok yüksek bi kat degilse hani su casio saatler var tv kanali falan degistiriyor. onlardan edinip biraz ugrasip apartmanin önünde bi yerde durup kanalini degistirebilirsiniz. tam olarak istediginiz bu degil tabi ama olsun. hem belki anlamaz tirsar, in cin peri diye. :)

biz böylelerini uygun fiyata dövüyoruz. lütfen fiyat alın.
şaka bir yana, konuşun bu ayıyla. hayvanlar da bazen laf anlar.

dövelim. en temizi.

bir tanidiginiz polis olsa, ya da o polisi taniyani taniyan bir arkadasiniz olsa vs. kapiya dayansa bir ekip, gozdagi verse ise yarar herhalde. o tarz adamlara anca bu tarz seyler etki yapar.

Türkiye'de lisanssız 500mW üstü rf kullanmak yasak. EMP canon yapmak ise amerikan gençlik filmlerinden çıkma bir fikir gibi duruyor.

(bkz: ses yalıtımı)

eğer televizyonu uydu alıcısıyla izliyorsa, dama çıkıp lnb'sini çalın. 12-13 ile çanağı söküp götürün. kablolu yayın filan varsa aynı şekilde eve giden hattı bloke edin.
elektrik tesisatına zarar verin; elektrik saatleri genelde dairenin dışındadır. kalın bir telle faz-nötr birleştirdin mi yılbaşı eğlencesi gibi olur.
elektrik saatinin üzerindeki metal mührü kırıp, kaçak elektrik kullanıyor diye şikayet edin.

falan, filan...

apartman yönetimi, zabıta, il çevre müdürlüğü gürültü ölçüm birimi gibi yerler var.
buralara bir başvursanız. gelip evinizden komşunun gürültü seviyesi ölçülse ceza yazsalar.

200 tl ver adresi ver. ağzını yüzünü parçalayım adamın ? : o

çok ucuza gitmeyin beyler 200 tl iyidir. 100 100 de bölüşürüz sorun değil.

önceleri tahil/meyve falan artık yavrucağa ne yediriyorsanız gagasını açıp içine yerleştirin, zamanla alışıp saldırmaya başlayacaktır zaten.
en azından saksağanlarda öyle oluyor..

o değil de normal hayata alışabilir mi, ağzına vitamin vs. gelmezken? ölmesin yavrucak?

bir hafta önce yola düşen bir güvercini alıp evde baktım. düzeldiğinde de uçsun diye çıkardım dışarıya. uçmaya çalıştı ancak birkaç metre sonra (idmansızlıktan herhalde) indi yere. aradan bir saniye geçmeden arabanın altından bir kedi fırlayıp kaptı gözümün önünde. kovaladım ama yakalayamadım. ağzıma sıçıldı birhaftadır; acayip koyuyor adama. omzumda uyuyordu şerefsiz o kadar yakındık.

neyse demem o ki; dikkatli olun. gidin sahilde diğer güvercinlerin arasında falan saıln dışarıya. eğer onlar la gitmezse de eve geri dönecektir muhtemelen. kesin dönüş icabı.

Beslerken birinden yardım alabilirsiniz. Yani kuşcağızı biri tutsun. siz de gagasını açın, yemeği öyle verin.. O yüzden sıcak suda ıslatılmış, soğutulmuş buğday, bulgur vs. olabilir. gagasını ayırıp dibe doğru yerleştirin yiyeceği. Bi de vitamin katkısı gerekebilir. B vitamin kompleksi.. Sanasol eczanelerde bulunabilir. 0,2-0,3 cc enjektörle yine gaga ayrılarak yavaş yavaş hayvana verilir.. Damla damla ki boğulmasın... onun dışında bir tüneğe ihtiyacı olur bunun bi de. Yani sürekli ayakta durmak yoruyo bunları.. Her şey bitip de uçmayı öğrendiğini anladığınızda evde epey yüksek yerlere uçup oralara tünediğinde kedi açısından seyreltik yerlerden birine götürüp bırakmakta yarar var. Uçma açısından yetkinleşene kadar oralarda bi iki tur atıp istediği mekanda takılmaya başlar.

en kısa sürede doğaya ve uçmaya alıştırın. kış geliyor salamazsınız. anca bahara kalır yazık.

evde ucma talimleri yaptiriyoruz kendisine, salonu ve koridoru bastan basa ucabiliyor,bazen muhabbet kusu sanip kendini omzuma tunemeye de calistigi oluyor ya neyse :)

anca sag ayagi sakat,hic tutmuyor bu yuzden de inislerde bayagi sikinti yasiyor yavrucak.onu seviyoruz ayrilmak zor olacak ama onun icin en iyisi dogada yasamasi tabi ki.ki$i evde gecirip hem biraz toparlar kendisini hemde baharda daha rahat eder disarda.

takma bacak ya da bacak desteği düşünebilirsiniz. dalga geçmiyorum :)

öncelikle geçmiş olsun diyorum...bence dışarıdan topladığın küçük böcekleri karınca,karafatma..vs böcekleri evin içine at hepsini evi böcekler bassın senin yaptıgın anlaşılmaz böylce kolay gele

zemin parkeyse odayı sula, şişsin kabarsın.

boşver kardeşim, kör şeytanından bulsun.

hemşeri hemşeriyi gurbette...diye olan atasözümüz geldi benim aklıma şimdi.@sn611 in tavsiyesine ilaveten tahtakurusu ve pire geldi benim aklıma,bi kaç ilaçlama firmasına sorsan belki bu böcekleri nasıl bulabileceğin konusunda yardımcı olabilirler,arkadaşıma şaka yapıcam falan dersin..

fare. evin gizlenebilecek mekanlarına fare at. yaşasın gelişsin. hayvan gibi hızlı çoğalıyorlar zaten.

hmm aklıma şöyle bir hinlik geliyor aslında, sen daha önceden anahtarın bir kopyasını cıkarabilirsen şayet. Anahtarı teslim ettikten sonra eve son bir kez girip, istediğin gibi zarar verebilirsin :) (yukarda arkadaşın da bahsettiği gibi eğer yerler parke ise güzelcene sula derim bende :)) ) ama yok o olmuyorsa, baska seyler dene...yanına kalmasın şerefsizin ;-)

üç-beş çift hamam böceği veya fare en güzeli... zan altında kalmazsın... temiz iş... :)

Mutfak lavabosunun pis su borusu vardır, lavabonun hemen altından gecip kolonlardaki borular ile birlesir. Muhtemelen yerden 20-30 cm yüksekliktedir. Lavabonun çeşmesi açık iken matkap ile borunun yerini tespit etmeye çalış küçük küçük delikler açarak (zaten bulunca su akacaktır, bu boru lavabonun yapisik oldugu duvarda yerden 20-30 cm yükseklikte tüp falan konulan yer varya dolap var sanırım oralarda)

borunun hizasını tespit ettikten sonra kolona kadar olan bölümde 5-6 delik aç ve çok ince şekilde alçı ile kapat (çok alçı kullanma).

sonraki aşama ise o aynı hizada borunun kolondaki boru ile birleştiği yer vardır daha kalın bir borudur pimaş deniliyordu sanırım. bir delik de oraya aç.

evin içinde açtığın delikler ileride mutfağa halı falan serilirse onu batıracaktır,
kolonda açtığın delik ise pis suyun alt komşunun evine akmasına sebep olacaktır (ki bu günahtır bunu belirteyim)

bu delme işemini ince deliklerle banyoya tuvalete vs yerlere uygulayabilirsin.
sonsöz olarak elbette intikam almak istiyorsan hiç bir öneri telkin senin fikrini değiştirmeyecektir belki ama ben yinede yapmamanı sineye çekip susmanı öneririm ki bu dala olgun daha etik bir davranıştır.

şayet ben olsam allaha havale eder geçerim. Evden çıktığımda acizce bir hareketle değil, arkamızdan küfür edilecek bir biçimde değil, susulacak bir biçimde anılmak isterim :)

Saygılar :)

Edit : Ne biçim bi insan mışım lan ben yeni farkettim.

gider borusunu tıka

salonun ortasına sıç. sonra anahtarı teslim et. eve girdiğinde anlar hatasını

bence çok piskopatça birşey olcak ama fosforlu kalemle evin duvarlarına

saat 03 am cesedi parçalara ayırıyorum.
yarın eniştemi öldürmeyi planlıyorum.
penisimi kesip yedim.

gibi pisko şeylerle doldur. yeni ev sahipleri gelince çok güzel bir sürprizle karşılarşır.hiç degilse saygıyla anlırsın arkandan laf edemezler.

oyle sonradan ortaya cıkacak bir zarar verirsen, bunun cezasını senden sonraki kiracı çekecektir. sen yeni girdiğin evde farelerle böceklerle ugrastıgını dusunsene. o kadar tasınmışsın etmişsin.

hem madem evden cıkıyorsun, depozitonu da gözden çıkardın, anahtarı vermeye gittiğin zaman agzına geleni soyle, bütün yaptıklarının hesabını sor, anahtarı da at git. bundan daha rahatlatıcı birşey düsünemiyorum şahsen.

evin duvarlarına yazı fikri iyi bence de.ama kendinle değil oda sahibiyle ilgili şeyler yaz.

çıktığın gün evin camından molotof kokteyli at.

molotof yapımını nette bulursun, basit.

camasir ve bulasik makinesinin borularini cikar, evi su bazsin bir sonraki calistirmada. ben olsam yapmazdim. ofkeyle kalkan zararla oturur.

hazır ingiliz istihbaratı şizoya bağlamışken ankesörlü telefondan terörist ihbarı yap, burnu sürtülsün iki gün..
hatta tam dönüş vaktine denk getirebilirsen eve de aklına geleni yapabilirsin..

borulara zarar vermek gibi şeyler ancak senden sonraki kiracıya zarar. adam şerefsizse nasıl olsa kiracıdan bilecektir ve kendi uğraşacağı yere kiracıya kaktıracaktır. bence de en güzeli odanın ortasına sıçmak ve terörist ihbarı vermek. adamın kendisine zarar vermek gerek.

eve zarar verme, bunun yerine depozito bedeli kadar kirayı ödemeden evde oturmaya devam et.

ctrl+f5 deneyin.

aynısı bende vardı. sormuştum duyuru'ya. galadnikov "x'e beş verilmiştir" dedi. bir süre sonra geçiyor.

"kan aranıyor duyurularından haberdar et"in tick'ini kaldırın.
ben karıştırmışım o "mesaj" içinmiş. belki bir gün mesaj butonunuz takılır diye silmiyorum (eheh)

beyzbol sopasiyla araba parcalamak iyi tabi. ama bu ve benzeri seyler gercekten insani rahatlatiyor mu bilemem. cogu insana iyi gelen, keyif aldiklari ve dertlerini kisa sureligine de olsa unutturan aktiviteler oluyor. mesela spor yapmak, aktif hobilerle ugrasmak gibi.

@hoochie: ağzını burnunu kırarım. ama belayı almak da istemem.

derin nefes alıp vererek sayabildiğiniz kadar sayın içinizden (kaçta siniriniz geçiyorsa artık).
çok sinirlenince saymak yetmiyor bana, bi çıkıp yürüyorum 10 dk falan.

beni dövermisin bela olmam hemde çok ucuza yol paramı ver yeter !

şaka bir yana

havuzda haftanın 2-3 günü 1-1,5 saat yüzmek ama tempolu hem uygun hem huzur verici hem yorucu fazla enerjiyi de alıyor rahatlatıyor.
Senin aklındakilere göre ayrıca faydalı.

bir erkek olarak öğrenci evi bulaşığına giriyorum ben arada sinir stress kalmıyor o kadar kurumuş küflenmiş tabağa çanağa küfrede küfrede. spor yapmayı denediniz mi? buz hokeyi falan acayip zevkli yorucu ve deşarj edicidir

Ben kesinlikle boks ya da kickboks tercih ederdim doğrusu. Ateş etmek kesmez gibi yani sadece tetiğe basıyorsun. Ama kum torbasına yumruk atmak tatmin edici olur bence. Perküsyon, bilardo, yoga falan da kesmez gibi. Skydiving de olur heralde ama pahalı olur.
Bu arada hiç tavsiye etmemekle birlikte ben yemek yiyerek atıyorum :). Ya da yakın olduğum insanlarla kavga ediyorum, gereksiz yere, bunu da tavsiye etmem tabi.

poligona gidip yardırmak. silahla atış yapmanın zevkine vardıktan sonra stres neymiş unutursunuz.

bence kaya tırmanışı deneyebilirsin, gerçi sanırım senin istediğin seviyede bi deşarj olayı olmayabilir ama, bir de aklıma ritim grupları geldi..
www.youtube.com
bunun gibi :)

ben tae-bo yapmak üzere yola çıkmış, konuştuğum hoca tarafından karateye yönlendirilmiştim. beş ay sonra bıraktım. hala tae-bo ya da kickboks yapasım var. şimdi haftada 4 gün spora gidiyorum. tamamiyle sakinleştirmese de yoruyor, biraz olsun keyif veriyor. ama en kısa zamanda dövüş sporlarına bir el atacağım yeniden.

kumsal bul, ayakların çıplak kumların üstünde yürü.

kumsal boşsa, ya da boş bir alan bulursan, avazın çıktığı kadar çıklık at. etki yüzde yü.

maça git, küfür et.

imkan olursa aqua park'a git.

kendi fiziksel gucunu kullanacagin bir sey yap. yani silah vs yerine kick boks gibi. benim tavsiyem ise erkek arkadasinla guresmen yonunde. tum hincini cikar. vur kir!
ama senin dovmene izin versin :)
"bana mazlum´u getirin" gibi oldu ama ise yarar.

www.bukla.com
bana çok iyi geldiler, tavsiye ederim

sizin gibi birini istiyorum inşallah bir gün karşılaşırız.

şmdi kum torbası ve silah +1 skydiving de iyiymiş ama dediğiniz gibi pahalı ve tr de yapan yaptıran kaç kişi var ki?

En iyisi kum torbasına yumruk atma, kişioğlunu güzel yorar ama dikkat edin yumruk atmayı bilmeyen pek çok amatör rambo bileğini sakatlar. önce yumruk atmasını bilin torbaya gelişigüzel furmayın.

silahla atış da güzel onu da yaparız.

allah söyletti bak :-)
kum torbası iyidir iyi, sonrasında da sakinleştirici bir müzik yorgun bünyeyi okşar ferahlatır.

yahu enerjini boşa harcama !!
bizim dükkana eleman lazım (halı yıkama), gel istediğin zaman çalış, istediğin zaman otur dinlen; bir haftada sinir stres kalmaz, zayıflamakta cabası..
neyse bi şansımı deniyim dedim hemen kızma

en iyisi al bi kum torbası enerjini tüketene kadar vur. hem de istediğin zaman. veya sevmediğin bi firmanın müşteri temsilcisini ara ankesörlüden. ana avrat düz git. ben çok sinirlendiğimde önüme gelen ilk kapıya vururum. iki kez cama girdi elim. insanın arteri parçalanınca pek hoş olmuyor.

Burnout oynayın sesi de açın, 250 km hızla duvara bindirmenin keyfine varın.

ilk olarak şunu söylemek gerek ki "ben onsuz yaşayamam" kadar büyük yanılgı yok hayatta.bal gibi yaşarsınız.olmuyor ise olmuyordur ve de.şu da var ki -adı ne olursa olsun- bir kere yapan bir daha yapar(artık ne yapıyor ise).bence ayrılığa kendinizi alıştırmaya başlayın ki ilişkinizin maalesef kurtulma şansı yok.bol şans ve sabır ve de.

önce bi sakinleş:) bu kadar panik bir haldeyken herhangi bir mantıklı karar alamazsın.
psikologluk bir şey var gibi görünmüyor anlattıklarından ama dün burdaki duyurulardan bir kaç tanesinde seansın 100 lira olduğundan bahsediliyordu.

kız 1 aydır başkasına niyetlenmiş, sen hala onu seviyorsun? bence bu sevgi değil, kız sende alışkanlık yapmış onsuz bir hayat garibine gidiyor. bence alışmalısın. kabullenmelisin.

çok seviyorum, onsuz yaşayamam falan hikaye abi. sırf örnek olsun diye söylüyorum. çünkü biliyorum ki herkesin böyle bir yaşantısı vardır. eski sevgilimle 2 buçuk sene yapışık ikiz gibi yaşadık. onsuz yaşayamazdım. deliler gibi seviyordum. sonra ne oldu sence? bir yerden sonra aşk bitti, alışkanlık kaldı. ve 1 seneden fazla böyle devam ettirdik. çünkü ayrılınca ne yapacağımızı ikimiz de bilmiyorduk. boşluğa düşeceğimizi düşünüyorduk. bu düşünce bizi birlikte tutuyordu, ama yetmedi. başkasına aşık oldum ve bitti. ve çok kötü bitti. şimdi keşke gerektiği zaman bitirebilme gücü olsaymış elimde diyorum. o gücü kendimde bulamadım.

valla dayanamıyorum açık açık söyleyecem:

öncelikle c non'un söylediği aklında bulunsun. kimse vazgeçilmez değil. sen de değilsin, o da.

şimdi bu hatun sana "zamana ihtiyacım var" demiş. neden zamana ihtiyacı var acaba? çünkü seninleyken başka biriyle arasında yakınlaşma oldu, baya gaza geldi ve bunu sana da söledi sonunda ilişkinizin içine etmek için ama n'oldu? bu yeni eleman muhtemelen pek umduğu gibi çıkmadı, ters birşey oldu onunla. cidden büytük hata yaptığını düşünse herhalde seni geri kazanmak için daha çok çaba harcardı. bu, muhtemelen "ya bu herif beklediğim gibi çıkmadı pek, bununla olmazsa ben pozitif dusunce de kazanir'a dönerim" düşüncesiyle söylenmiş. yani kkesin değil tabi ama ben sana söyleyeyim durum %80 budur.

şimdi, ben yapamamıştım ama senin yapman gereken şudur: kızın ağzına sıçman lazım. evet, elinden geldiğince kötü davran, sallama, kesinlikle ilgi gösterme. seviyor olabilirsin kızı, muuhtemelen içinden öyle davranmak gelmeyecek ama inan bana bunu yapman lazım. ancak senin her tribine katlanır ve yaptığının seni ne kadar incittiğini cidden anlayabilirse ilişkiniz düzelebilir (sen anladı sanıyosun muhtemelen de yok, kızlar öyle kolay kolay anlamaz ne halt ettiğini). eğer dayanamaz da konuştuğu lavuğa meyil ederse de salla gitsin, hiç değmez. şu anda aranızın senin çabalarınla düzelmesi, sadece ileride senin daha acılı bir ayrılık yaşamana sebep olacaktır.

kız konusunda söyleyeceklerim bunlar. kendin hakkında yapacakların ise biraz sana kalmış. ben şahsen cidden kötü dönemler yaşadım ama çok düşündüğüm halde şimdilik hiç psikoloğa filan gitmedim. spor yapmak, fotoğraf vs gibi hobilerle uğraşmak, arkadaşlarınla daha sık görüşmek, kısacası boş kalmamak önemli.

ona "yol vermeyi" göze alabilir misiniz? bu zamanı vermemeyi, yok saymayı? yaptığınız an O anlamını yitirecek çünkü. onsuz yaşamak sizin için zor olmayacak. ihtimal dahilinde geri de gelebilecek.

onun hatırasına sarılmayı, onunla var olmayı başarabilecek misiniz? düşüncesini, yüzünü beyninizden kimse çekip alamaz, bir asır içinizde tutarsınız ve devamlı zarar görürsünüz! yazdığınız gibi de aldatıldınız. bu çok büyük bir şeydir, insanın içinde çıban olur, patladığı an irininde herkes boğulabilir.

tedavi için ilk görüşme 130 sonrakiler yarısı diye biliyorum. muayene tam, rutin kontroller yarım yani. ikiniz giderseniz bir seferde 130 olur yani.

benim de canımdan parça koptu, herkesin acısı kendine fazladır ya yine de gören duyan bile ortak oldu. deli gibi feryat ettim, tırnaklarımı etime geçirdim ve bekledim. istemeden bekledim:)

şidmi aşk var mı derseniz yok. güvenimi kaybettim çünkü, başka türlü aldatmış beni diyeyim. sevgi var ama bunu adlandıracak konumda değilim. çok sağlam koştuğunuz bir maçtan sonra oturur kalırsınız, ilk adımı atarken titrer ya ayaklarınız tam o haldeyim. ilk adımları attım ve tekrardan yürümeye başladım, gücümü yolda topluyorum.

yani inanın geçecek her şey, acıtmadan falan değil kıvrandıra kıvrandıra muhtemelen geçirerek geçecek. ama geçecek işte, ötesi yok geçiyor bir şekilde. feci bir dayak yediniz ve ölmeniz mümkün değil. gözünüzü hastanede açmadan toparlanıp evde pansuman yapacaksınız. öte halde pansuman hastanede olacak, ağrı sızı daha da artacak ve kol gibi bir fatura çıkacak. yine de geçecek, geçiyor. geçmesin diye uğraşsan da geçiyor.

geçmiş olsun, bu iş tedaviyle olacak iş değil derim. kendinizi baştan yaratın, kas yapın, saçınızı uzatın, giyiminizi değiştirin, kendinize olan güveninizi yenileyin. bunları yaparken desteğe ihtiyacınız varsa onu doktordan alın. diğer duruma doktor karışamaz.

şöyle taş gibi bir hatun bulun kendinize, bir şey yapmak için olmasa da sadece modeli yükseltmiş olabilmek için. avunmayı sağlar.

edit: son iki mesajı şimdi gördüm, daha önce yazdım bunu:

dost acı söyler diosunuz hepiniz.

ama bi psikoloğa gitsek daha iyi olmaz mıydı. vazgeçilmiyo be...

100 lira olsa hemen götürürüm.

off size katılıyorum haklısınız ama şu sıralar ruh gibi dolaşıyorum günler geceler geçmiyo.
ne dicemi de bilmiyorum onu istiyorum, her şeyimdi lan!

sen onun herşeyi değilmişsin ama. nasıl yedirebiliyorsun bunu? çok merak ediyorum.

valla çok teşekkür ederim cevap verenlere teker teker. hepsini bir kaç kez okudum, hala da okuyorum.

ama ne diyeceğimi, ne yapacağımı bilemiyorum.

evet yediremiyorum kendime ama o kadar kararsızım ki.

yazdıklarınıza yorum bile yapamıyorum. beynim duruk bir kaç gündür.
sadece okuyorum...

1 aydır başkasıyla görüşüyorsa.. ve bunu sana itiraf edebilme cesaretine kavuştuysa ümidi kesmenin vakti gelmiştir. kaybetmeyi göze almaktır bu gayet açık. hoş itiraf etmeseydide bitmiş zaten ki başkasına kaymış bu kişi.. bence boşuna uğraşma. psikolog aşka meşke iyi gelmez.. her insan kendinin psikoloğudur. onu tanımadan önce nasıl yaşıyorsan ayrıldıktan sonrada yaşarsın. ben onsuz yapamam kadar saçma bi laf yoktur... arkadaşında dediği gibi bir kere yapan yine yapacaktır. hatta bu sefer vicdanı daha az sızlayacağından daha beterinide yapacaktır..

ayrılınız..

dostum kişisel olarak yapmanı önerdiğim şeyler;

* o kızdan direk ayrıl
* bir spor salonuna yazıl, güzel fit bir vücut yap. 2-3 aya toplarsın 6 aya sen de brad ben diyim tom..
* o sana akıl veren arkadaşların olsun, facebook, 80630 vs. vasıtası yeni bir hatun bul kendine. illaki aşk arama, baktın hatun güzel direk atla.
* aşktan anlamayan bir öküz değilim. ama kimse böyle birşey yaşamayı hak etmez. kendine böyle birşey yaşatma bence. uğruna dünyayı yakacağım kızın adını zor hatırlıyorum şuan.. (biliyorum "sizin aşkınız çok başka ve temiz ama.." di mi? inan aşık olan herkes böyle düşünüyor.)
* seni depresifleştirecek herşeyden kaç şu ara. eternal sunshine vs.
* bitik durumda olma. hayat güzel. sende güzel bir arkadaşımızsın ince düşüncenden anladım bunu. gülümse, bu kadar ciddiye alma.
* yazımı yurdum atasözü ile bitiriyorum..

sana kız mı yok?

bir de şu var:

(sağlıklı) bir ilişki nedir, bunu tanımlamanız gerek.

ama bence (sağlıklı) ilişki:insanların bir başlarına iken olan hayatlarına lezzet katmak için yaşadıkları kısa-uzun çok çok yakın arkadaşlık.ama ve lakin insan bir ilişkiyi "ben onsun yapamam" fikri ile ite kaka sürdürmeye çalışıyorsa o şey yaşanılan şahane bir ilişkiden çok bir tür kişisel ya da çift taraflı işkenceye dönüşüyor bir zaman sonra ki amaç hayata lezzet katmak falan da olmuyor. şunu da biliyorum ki insan "onsuz" bir hayatı korkutucu-üstesinden gelinemez görüyor kimi zaman mamafih insanlar kendilerini korumak için kendilerine zarar veren insanları uzak tutmalılar. son olarak: aşk şahahe bir şey doğru insan ile doğru zamanda; ancak doğru insan artık doğru insan değilse aşık bile olsanız da kendiniz için kaçınız o insandan.bunu yapmanın ne kadar zor olduğunu inanınız ki kestirebiliyorum fakat unutmayın ki bir gün birine aşık oluyorsunuz bir başka gün bir başkasına siz bile farkında olmadan.

bir de:yukarıda da anlatmaya çalıştım ama tekrarlama gereği duyuyorum.seans ücreti ne olursa olsun psikoloğa gitme fikrini aklınızdan çıkarınız.size sizden başka kimse yardım edemez.ve siz de en iyi yardımı size zarar veren insanlardan kendinizi uzak tutarak sağlayabilirsiniz.

öyle.

önce sakinleyelim, derin nefes alıp, algıları açıp okuyalım;

psikolog sorusu; seansı 100 liradan 3-4 seans sürer.. ama sizinki daha cok ilişki danışmanının işi gibi görünüyor tam emin değilim.

pozitif düşünce; herkes hata yapar öle ya da böle..

kadınların da zaman zaman kafası karışır, etrafta da kafa karıstırmak için hazır bekleyen modeller de çoktur..

1. hatasını anladıysa bunun farkındaysa üstelik bi de üste cıkıp hemencik "affet beni ben ettim sen etme" demeyip, kötü ve kafası karısık bir süreçte olduğu için ikinizi de daha da fenasına sürüklememek için "zaman ver bana" diyorsa..

ben o hatuna eyvallah derim. kimse hatasını 1 günde anlayıp ertesi gün pişman olup affet diye ağlamaz. zaman lazımdır.

sevgilinin gerçekten kafası karısmış, sana, hayata, ilişkiye dair. ne büyük aşklarda neler yaşanıyor, sevdicekten kusursuz mükemmel sadık sevgili rolü beklemek niye? o bir insan ve bu dönem boşluğa düşmüş olabilir.

kızı yargılayan arkadaşlara da uzun süreli ilişkilerinin bi yerinde hiç mi acaba demediler diye sorarım.. ayrıca sırf telefon ve sms ile biri ile görüştü diye kötü kadın muamelesi yapılmasından daha fena bişey olamaz 21. yüzyıldayız ne tuhaf ne iğrenç ne adi ilişkiler yaşıyor insanlar. pozitif düşüncenin ilişkisi öle değil çok belli.

dostum, kıza zaman ver gerçekten ama üstüne düşme.. yani seven ve ilişkinin devamını bekleyen roldesin ama o kadar da hevesli görünme, üzüldüğünü, bozulduğunu, acı cektiğini, hayal kırıklığına uğradığını açıkca belli et her türlü davranışınla.. "iyi peki hadi öp barışalım" durumu olmasın yani.

o zaman kıza şöle bi mesaj verirsin; "oh be neler yaptım terketmediği gibi ayrılmadığı gibi bi de ayrılmayalım diye o üstüme düştü, çantada keklik lan bu adam." düşüneceği yoksa da düşündürüsün fazla sınırsız olma yani verdiklerinde..

sakin, sakin..

bence çok cool bir süreç izleyeceksin..

hem sevgine, hem ilişkine, hem kız arkadasının kötü döneminde ona sahip çıkıyorsun, mücadeleni veriyorsun, savaşını veriyorsun hem de ama yine de bi uzaksın böle hatundan.. daha dün tependeyken şimdi elini tutmaya cekinir olacak.. üzdü çünkü seni.. hemen yanında yürüyeceksin ama uzak durucaksın, duygusal bir sınır çiziceksin aranıza..

ben, onu üzmeme incitmeme rağmen büyük eşeklik etmeme rağmen, yine de benden vazgeçmeyerek elimi tutan, belli bir süre içinde de kaybedeceğimden çok korktuğum ama yine de gitmeyen ve elimi tutmaya devam eden bir adamın

hele ki bir türk erkeğini değil bir daha kalbini kırmak, tanrıya şükrederim böle bir erkek için.

çünkü o önce insan sonra erkek olduğunu kanıtlamıştır bana..

duygularını dinle derim dostum.

derinlerde gerçekte ne istediğini bul.

karısı ya da sevgilisi tarafından daha ciddi boyutlarda aldatıldığı halde ilişkisini devam ettirecek kadar sevgiye odaklanan adamlar var bu dünyada.

ama iyi tart kendini, sonra ilerleyen aylar, yıllarda içindeki bastırmadığın bir öfkeye dönüşmesin bu olay. yansıtırsın yoksa ilişkiye ikinizde üzülürsünüz.

gülümseyerek kapatalım; "hatasız kul olmaz, hatamla sev beni."

medre'ye katılıyorum. hemen herkesin biletini kesmemek lazım. psikoloğu falan da boşverin inanın düşündüğünüz gbii bi faydası yok.

hepinizin yorumuna saygılıyım, emin olun hepsini üç-beş kere okuyup anlamaya çalıştım, teşekkür ederim.

ama medre'nin yorumu ilaç gibi geldi yemin ediyorum...

medre'nin yorumu ilaç gibi geldi çünkü o sana duymak istediğin şeyleri söyledi.ben daha bozulup da düzelen bir ilişki görmedim de yaşamadım da.yine de gene de karar senin.ama ille de sürdürmek istiyorsan ilişkiyi:

-eski konuları kesinlikle açma.
-kimle konuştun, ne ettin, ne yaptın, o kim, bu kim gibi sorular kesinlikle sorma.
-çok sevdiğini kız arkadaşın çok bilmesin, bilse de görmesin.
-bunu yeni bir ilişki gibi düşün ve ona göre hareket et.

kolay gelsin.

c non a bi noktada bende katılıyorum ancak ona duymak istedikleri demeyelim de farklı bir bakış açısı diyelim.. pozitifin dile getiremediği ama aradığı cümleleri ben özetlemiş oldum.. çünkü eğer kesinlikle bitirmiş olsaydı, nefret ettirecek kadar çirkin bişey yaşanmış olsaydı bu başlığı asla açmazdı. intikam, öfke, kin ve kırılan gururdan kıvranıyor filan olurdu ama ben pozitifin kelimlerinde bunu görmedim.

affedebileceğini biliyor, bunu hissediyor ama yöntemini ve yolunu bilmiyordu.

hamiş; şahit olunmuş 2 örnekten;

üzen taraf "vay ben ne yaptım" diyerek birden ayılmış ama uzun süre kendine ve sevgilisine yasattıklarından dolayı bünyeyi aklı toparlayamadığından ne kendisine ne sevgilisine hayrı olmamıştır.

birbirlerine zaman, sevgi ve sefkat vererek yaralarını karşılıklı sarmışlardır. acıyı cektiren de acı cektiği için, acıyı ceken onu sarmış sarmalamış.. bi başka gün acıyı ceken cok acı cektiği için, acıyı veren onu pamuklara sarmıstır..

uzun sürdü ama basardılar. çünkü seviyorlardı. insanlardı, hatalar, yanlışlara rağmen yaşananları kabullenebilecek cesareti gösterebilecek kadar.

ne alışkanlıktı adı, ne de onsuz yaşayamama yanılgısı.

seviyorlardı.

ki pozitif in hikayesi onlarınkinin yanında neredeyse gülümsetecek kadar masum ve basit (kötü anlamda değil) kalıyor.

c non un önerileri de derinlemesine uygulanması gereken öneriler.

Kardeşim öncelikle yapman gereken sakin olabilmek..

Sakin olduğun sürece akıl yapın ve olaylara bakış açın normal bilinçli bir insan gibi oluvericek buna eminim bi önce sakin..

yapılan yorumları okumaya zamanım olmadığı için öncelikle aynı şeyleri gevelemekte istemem fakat kendi görüşlerimle sana yardımcı olabilmek adına deneyimlerimi sunmayı amaçladım..

İlk olarak Bu olay senin aklından hiç bir zaman çıkmıycak bunu kabul et yıllar sonra yine birlikte olsanız bile hiç bir zaman güvenemiyeceksin sevgiline..

İkinci söluyucegım se ise bir insan hatasını anlamışsa zaten anlamıstır neden zaman ıstesın kı ? emınım dusundugu ve yapmaya calıstıgı se tam anlamıyla gerceklesmedıgınden oturu bu zamanı beklıyor ve senın elınde olman ıcın pısman gıbı duruyor. ( dostum biraz sert gibi oldu ama kusura bakma nolursun daha sağlıklı dusunebılmen adına sert konustum).

Üçüncü söluycegım mevzu ise biz sevgilini tanımadıgımız ıcın genel yargılardan bahsedıyoruz acaba ıcıne kapanık bırımıdır cok vurdumduymaz ego sahibi bi insanmıdır bize bunlardan bahsedebilirsen daha cok yardımcı olabiliriz sanırım..

Dördüncü sorcağım şe ise psikolog yerine ben olsam eğer işim gücüm yoksa kendimi bi kaç gün inzivaya çekerdim ve hayatımın geri kalanını etkiliycek bu kararı çok iyi analiz edip öle hareket ederdim basit bişe değil bu..

bence psikolog olayını dusunme,pahalıya gelır.hem kız gtmeyı kabul edıcek mı bakalım.kızın gonlu baskasına kaymıs ısteyerek yapmıs,bunun doktorluk bı yanı yok
kıza acık kapı bırak ama asla affettım deme.ugrassın bı sure senı gerı kazanmak ıcın.ama cokta umutlanma.yanı senı yada dıger cocugu yedekte tutuyo olabılır.gercı kndısı ıtıraf etmıs,wıcdan yapmıs demek kı bu sana deger werdıgını gsterır.taraflardan bırı aldatınca ılıskı bıter dıye bısey yok.dewam edebılır duzelebılır de kı bunu kndı tecrubeme dayaranak soyluorum,cunku bnmde basıma geldı,ama ASLA ESKISI GIBI OLMAZ.bunu goze alabılıyosan dewam et derım ama hemn degıl.baktın eskısı gıbı olmadı bırak gtsın.ayrıca kndıne unutucam yada unutamıcam dıye baskı yapma.rahat bırak kendını.ınsanız we emın ol unutuyoruz.ıyı olanı da kotu olanı da.

saçlarımız dökülüyor,hücrelerimiz yenileniyor,hava kararıyor,cildimiz buruşuyor.
değişiyoruz.değişirkende bişeyleri bırakmamız gerekiyor.
ne mutlu sanaki değişim senide bulmuş.bu büyüyü sakın bozma.ve sakın ama sakın müzik dinleme.herşey gayet güzel.

psikoloğuna göre çift seansları 100 ile 200 lira arasında değişir (daha uçanları da vardır). şunu garanti edeyim psikoloğun kesinlikle faydası olur.
hangi şehirdesin?

icmis olan icecektir.

'zorla sikişten piç doğar' gibi çok felsefik bir atasözü ile yol göstermek isterim. hiç kasmayın üstadım, hiç zorlamayın. uzun ömürlü olmaz ilişkiniz. en ufak şeyde bu dönemin bahsi açılır açılır durur.

aldatmak şahsın sorunları halletme (halledememe) biçimi. sorunu kendisiyle alakalı yani, kendisinin çözmesi gerekiyor. bir de aranızdaki sorunları çözemezseniz kişi aldatmaya meyledebiliyor başkasıyla baştan yaşamaya yöneliyor flört dönemini (bir nevi çözmeye çalışmıyor gibi).
severken de aldatabilir insanlar, kötü ama doğal bir durum. size olan sevgisini anlarsa düzelir belki durum.
siz de bu yaptıklarını unutup onu suçlamayacaksanız düzelir bence.
ayrıca neşelenin azcık, bi komedi filmi izleyin vs.
(diğer arkadaşların yorumlarını okumadım, yazıldıysa affola)

dostum kimse vazgecilmey degildir. bugun baskasiyla gorustugu halde devam edersen yarin obur gun iliskiniz tekrar boyuldugunda onun ayni seyi yapmayacagini nereden biliyorsun? sakin ol ve onu cikar hayatindan. hayatindan cikarmak kolay olur; aklindan cikarmak uzun surer ama basarirsin.
hayatina devam et. aliskanliklarini ve beklentilerini baska birine sakla. kendini baska birine sakla. sana daha cok deger verecek birine.

medre'ye katıldığımı belirteyim ben de.
eğer ki bu yarım aldatma - ki dürüstçe çıkmış karşına,bu da bir artıdır - meselesi ilerleyen zamanlarda kafanı kurcalamayacaksa sürekli,bir kadın aldatınca gözünde direk kötü kadına(hele ki sırf kadın olduğu için) dönüşmüyorsa medre'yi dinleyebilirsin.Ama anın zayıflığıyla bunları kabulleniyorsan hiç bir şey olmaz bu işten.
Bir de daha 1 hafta olmuş,boktan hissetmen çok normal.Ama şunu kesinlikle bil ki hep böyle hissetmeyeceksin.muhtemelen daha önce de yaşadın ve sen de biliyorsun.

onsuz yaşayamam gib birşey yokmuş ben bunu yaşayarak öğrendim son üç ayda, sancılı oluyor ama geçiyor.4 yıllık ilişkimi bitirdim aldatma falan da yoktu, beni yıprattığını hissettim bitirdim. hayatta sizden önemli birşey yok. size, sağlığınıza zarar verecek şeyleri kapı dışarı edin. bence çok yıpranmış o ilişki, isteseniz de eskisi gibi olmaycaktır. hayatınızda yeni sayfalar açmalısınız

hayat kisa degmez bir kiza

sadece dinlenin ve bekleyin. öğrenci olduğunuza göre muhtemelen tatildesiniz.
aynısını yaşadım. hiç bir geri dönüş yaşamadım yalnız.
ve bu durum çok koymuş olsa da, sonrasında aldığım haberler ve yaşanan olaylarla uzamış da olsa, bir an için sırtımdan yük kalktığını hissetmiştim. rahatlamıştım baya. tabi bu sadece ufacık bir an sürdü.
sonra çok üzüldüm.
ama sonra düşündüğüm gibi oldu. herşey hızla düzelmekle kalmadı, daha üst boyutlara taşındı. (onunla değil elbette, o hıyarın biri olarak kalacak gönlümde sadece) çok daha mutlu, mesut günler yaşadım. ohh! canıma da değdi doğrusu, dadından yinmedi. :D
göynünü her daim ferah tutasın.

yok çıkamıyorum işin içinden.

yeme, içme, uyku kalmadı.

çıldırcam beynimi yiyen düşüncelerden.
arkamda bırakacaklarımı düşünerek kıymıyorum canıma.
yoksa hiç durmam.

haydaa.abartmayasınız o kadar da abartsanız da.inanınız ki sizi anlıyorum(z), mamafih bu duygu halinin geçici olduğunu söylemek zorundayım.zaman hızlı geçiyor ve zamanı böyle şeyler için harcamak bir zaman sonra pişman ediyor insanı.

şöyle cümleleri yazmış birileri bir zaman:

...
gelir ve tekrar doğar ölmüş sandığın aşka
anlarsın ölüm yoktur geçen zamandan başka.

ne kadar alakalı oldu bilemedim gerçi.neyse.zamanlardan bir zaman "çok aşığım ben ama" diyen bir arkadaşı dövmüştük, sonra düzeldi hemen.sizi de mi dövsek?

c non sopayı kap gel, ben tutayım sen vur.. sen tut ben vurayım

nickine baksana sen dostum önce bi.

kazanırsın o zaman işte.

bi akışa bırak.. bi suya bırak, suya anlat bakalım ne olacak..

Hani küçükken uyuyormuş gibi yaparken uyuyakalırdıkya, unutmuş gibi yap unutursun ;)

peki hepsine bakayim dediginizde okumadiginiz bir mesaj gorebiliyor musunuz?

(git: 76278) crown`un cevabi olabilir gibi sanki. digeri telfon icin sanirim.

Merhaba,

100-200TL fiyat aralığında iyi bir telefon alamazsınız (İkinci el hariç.). Yalnızca "işinizi görecek" bir telefon alabilirsiniz. Sanırım sizin dediğiniz de o.
Şöyle bir şey buldum: www.msxlabs.org

Bunun için yapacağınız şey, bence, Google'a girip telefon karşılaştırma siteleri arayıp istediğiniz özellikleri belirtip fiyat karşılaştırması yapmak.

Kolay gelsin.

bu söylediğin aralıkta hepsiburada'da en cok satan telefon digiphone denilen aletmiş:

www.hepsiburada.com

bahsettiğim aralığı da buradan gorebilirsin:
www.hepsiburada.com

yani şöyle resim falan çeksin, hafıza kartı olsun, bluetoth falan radyo vs olsun. yani bu fiyata bunlar vardır niye olmasın ki? digiphone iyi gibi duruyor sanki.

samsung e250 al daş gibi.

çin markalarından, çakma iphonelardan felan uzak dur bence. digiphone felan da başına dert olabilir. o fiyat aralığında tavsiyem samsung veya nokia modellerini araştırmandır. hepsiburada.com'da da fazlaca çeşitlilik var; ilgili filtrelemeyi yaparak inceleyebilirsin

(bkz: philips xenium)

www.mobiletisim.com

"adab-ı muaşaretten bihaber" denebilir sanki.

şakayla karışık olarak "eşşek sikmenin bile adabı vardır olm" gibi bir cümle kurabilirsin.

edit: çok şık olmadı di mi?!

görmemeiş ya da sonradan görme tabirleri ifadeyi yumuşatıyor sanki..

aynı durumda bende kalmıştım. görgüsüzce konuşmaya başladığında bunları söylemene gerek yok, neden söyleme gereği duyorsun, bu kadarını söylemen(yapman) yeterli diye uyarıyordum. sonunda beni görgüsüz mü sanıyorsun, dedi. böyle davranırsan öyle görünürsün demiştim. öyle böyle bişi işte.

'kültürsüz' belki karşılaşabilir.

oturup kalkmasini bilmiyor denebilir.

ibne gibi puşt gibi anlamına da gelebilen faşo bence en ideal kelimedir.sizde görgüsüz olarak kullanın canım nolcak ?

"içinden geldiği gibi davranan biri" tanımı doğru bir tonlamayla çok kullanışlı olabilir.

' biraz daha görüp geçirse iyi olur'

' adab-ı meaşeretten biraz yoksun'

"TIRT"

babam "henüz yaşayacakları nihayetine ermemiş" der bu tür durumlarda. bence kibar bir yaklaşım.

tıraş için philips kullandım bir süre. gayet memnundum.

elektrikli fırcalar pek basarılı degil.

(git: #78427)

sanırım aramaya inanmak gerekiyor :)) ben de dün öğrendim aramaya inanmak gerektiğini :D

coolskin kullanıyorum, çok memnunum yanlız alacaksanız, hem şarjlı(hala elektrikli kaldıysa tabi) hem de ıslak olarak kullanabileceğiniz makine alın..

diş fırçası olarak kesinlikle migrosta satılan görece ucuz (10 lira civarı sanırım) colgate vb. fırçalardan uzak dur. başta ucuz olsalar bile pil masrafını geçtim ben 3-4 ayda pil yatağı pislikle, pasla kullanılmaz hale gelen 2 tanesini doğrudan çöpe attım. oral-b ve braun'un ortaklaşa ürettiği vitality gayet güzel 1 senedir falan gayet sorunsuz kullanıyorum. farklı fırça kısımları takabiliyorsun ve suya, paslanmaya, pisliğe karşı dayanıklı bir yapısı var. ŞArjlı olduğu için pil bitti, içinde aktı derdi yok ayrıca pilinin ömrü de 1 seneyi geçmesine rağmen 4-5 fırçalama yapacak kadar gidiyor.

traş makinası olarak philips cool skin kullanıyorum. ben 200 lira altına almıştım ama çok da matah bir özelliği yok diğer philipslerden. ıslak kuru olması ve kayganlaştırıcı fena değil ama ıslak kuru herhangi bir traş makinası da traş köpüğüyle aynı sonucu verir. birde kesilen sakalı topladığı bir haznesi yok buna da dikkat et. dairesel hareketlerle traşa alıştıktan sonra başarılı bir cihaz fakat yine de jiletle ufak rötuşlar gerekiyor. favori düzeltme aleti çok önemli bu arada. alırken bu özelliğinin olmasına dikkat etmeni öneririm.

philips veya braun alin, yedek parcasini rahat bulabileceginiz icin daha uzun omurlu olur.

tras makinesi de ne ya, gillette ne gune duruyo?
erkek dedigin bazi durumlarda conservative olmali :)

braun cruzer 4 var erkek arkadaşımda. çok araştırmıştı almadan önce. philips'in ıslak modelinin kremsiz kullanıldığında çok tahriş ettiğini okumuştu. (babamda da ondan var sürekli ayna karşısında krem sürünüyor)ama braun'u aldıktan sonra sarj süresinin de çok iyi olduğunu farketti. internetten de kıyaslayabilirsin. ayrıca braun cruzer 4'e bütünleşik olarak gelen düzeltme aparatlarının hiç biri aynı fiyat sınıfındaki philips'lerde yok diyor. hatta kendisi yalnızca düzeltme aparatlarıyla traş olmaya başladı. favori düzeltmeler de benim için çok eğlenceli oluyor :)

diş fırçasında da oral-b öneririz. pilli ama. normal kalem pil gayet sorunsuz idare ediyor.

sarımsaklı kumsal akşam üstü güzel oluyor.
şeytan sofrası denen yüksek bir tepe var, güneşin batışı/doğuşu vs. izlenebilir ordan.
ayvalık sahilde tekne turları ve dalış için stand falan açıyorlar, onlardan bilgi alabilirsiniz bu konularda. yine ayvalık'ın kendine has evleri var, onların fotoğrafları çekilebilir.
cunda'da yürüyüş yerinde balık lokantaları var zaten çokça. biz kahvehanenin yanındaki mavi masa ve sandalyeli bir yerde yemek yemiştik, ucuzdu, mekanın adını hatırlamıyorum.
yine adada Aya Nikola Kilisesi ve Ayışığı Manastırı var, görülebilir.
bir de güvercin adası ve manastırı var.

(bkz: şeytan sofrası) iyidir, hoştur.

cundada saki diye eski bir futbolcu vardı, süper lokma yapıyordu. hemen girişte bir yerdeydi.
yine cundada yvlık tostu yiyin gözünüze hoş gelen bir yerde.

üç yılı geçti gitmeyeli yine de değişemiştir diye düşünüyorum. aklıma geldikçe eklerim.

gelirken veya giderken assos u görmek gerek, haftasonuna denk gelmezseniz daha rahat edersiniz.

assos'tan sonra deniz kenarından devamla anayola çıktığınızda, ayvalık istikameti için sağa değil de, çanakkale istikametine sola dönünüz, sadece 1 km. sonra yeşilyurt köyü var. bi görülse iyidir. ilginç bi camisi var içine mutlaka bakınız. bi de, tayfun talipoğlunun eşinin işlettiği bam teli konağı orda, şarap içip sohbet imkanınız olabilir.

zeus sunağı diye bir tabela görceksiniz, zeus orayı çok sevmiş, almak istemiş ama yar etmemişler. görmeseniz de olur. (tepe üzerinde bir türbe kalıntısı, manzara için çıkılır.)

tahtakuşlar etnografya müzesi ne mutlaka uğrayın. ordakilerle sohbet edin ve sattıkları otlardan işinize yarayacaklardan alınız.

cundada has ada namlı zeytinyağcıyı bulunuz, ondan zeytin yağı alınız..

yine aynı yolda, altınoluk'un merkezine çıkıp çınar ağacı altında manzara seyretmek çay içmek düşünülebilir.

ayvalık ve cundada bolca girit usulu ot yemekleri yiyiniz, pazarında dolaşırken ot satan teyzelerle sohbet ediniz.

demek ki, gelirken de giderken de, çanakkale yolunu kullanmak iyi fikir olabilir..

@aithra
@sen git ben geliyorum
@kabablanka

Teşekkürler :)
Lokmayı mutlaka yerim, ayvalık tostu olmadan olmaz. Asosa bir kaç kez gittim, ama sanırım yolculuğum yenikapı bandırma üzerinden olacak (ido şahane bir fırsat sundu da bana o yüzden- yoksa çanakkale yolu harikadır candır) ama gene asosa doğru günü birlik gideriz diye tahmin ediyorum. (sanırım 1-1,5 saat anca sürer yanılıyor muyum? )
tahtakuslar etnografya müzesini merak ettim, onuda görmek gerek gibi.

Tekrar teşekkürler arkadaşlar, aklınıza geleni eklerseniz sevinirim.

(bkz: 100 temel eser)

edit: yanlışmış efenim. meb in listesi için (bkz: türk ve dünya edebiyatından 100 temel eser)

(bkz: küçük kara balık)
(bkz: samed behrengi)

ayrıca harry potter serisi, talihsiz serüvenler dizisi, narnia günlükleri... listedeki ağır lugatlı eserleri görünce vazcaydım birden. ama hüseyin rahmi iyidir, hüseyin rahmi candır. gulyabaniyi okutun. sonra, şeker portakalı, var. güneşi uyandıralım var... sonra lotr a giriş açısından hobbit i de okutabilirsiniz güzel olur. bir de ben dördüncü sınıftayken deliler gibi stephen king okurdum sonra hayvan mezarlığını okudum bir gün üç hafta kendime gelemedim. ama okuma böyle ağır ağdalı kitaplarla değil polisiyeyle, macerayla sevdirilir. teksas tommiksle sevdirilir.

hee, aklıma gelmişken... çizgi roman falan bulun velede.

düşündüm de, halide edip adıvar da okutun. ben çok severdim. ama, yakup kadri okutmayın çok sıkıcı yahu!!!

cengiz aytmatov da okutun. gülsarı mesela....

valla bi rus arkadasla muhhabbette "ulan biz ilkokulda dostoyevski okuyoruz, ne anlatiyonuz bana" demisti. gercekligini de teyit etmisti. bence de verin onune agir kitap, gunde 5 sayfa da okusa beynini zorlayacak sey okusun. en gosterissiz rusun bile felsefe yapmasi bosuna degil.

not: benim de mantigima biraz ters geliyor o yasta cocuga agir kitaplar okutmak, ama belki cok da kucumsememek lazim beyni...

tatil yahu!!! ağır şeyler okumasın. ama marketlerde dünya klasikleri 3.99a satılıyor bak onlar güzel olabilir okumak için. ama tatilde heri potır okunur kardeşim!

şiir sevdirin çocuğa. sonra benim gibi zorluk çekmesin. ben fantastik kurguya verdim kendimi de nooldu. cahit külebi okutun. ilerde üniversiteye hazırlanırken paragraf sorularında rahat eder. %60ında cahit külebi'den bahsedilir niyeyse o soruların.

onu geçtim... "ya hay mubarek yağ şakır şakır yıka taşları toprakları" diye bir şiiri var ki ben çok seviyorum. her yağmurda bu dize gelir aklıma. şiirin devamını bilene, bulana getirene yüz bin lira veriyorum. bu da bu vesileyle bi ukdem olsun.

Tübitak'ın çocuklar için çıkardıgı kitaplar hem içerik ve görsellik bakımından zengin,hem de fiyatları uygun.
Can Yayınları'nın Pıtırcık serisine tüm çocuklar bayılır.
Muzaffer İzgü'nün Anneannem serisi de kolay okunur,gülümsetir,kendine baglar.İyi okumalar!

ilkokul dörde gelip hala kemalettin tuğcu okumamışsa ben ona çocuk demem. kemalettin tuğcu okutun. çocuğun içine merhamet yerleşsin. sokakta kedi tekmeleyen, 17 yaşındaki kızların kafasını kesen bi canavara dönüşmesin. toplumda acımasızlık ve şiddet varsa hep az kemalettin tuğcu okumaktan.

(bkz: sineklerin tanrısı)

(bkz: jules verne)
herhangi bir kitabıyla başlasın, gerisi gelir sanırım.
bir de (bkz: pal sokağı çocukları)

roald dahl kitapları. pıtırcık serisi. ama bizimki şu günlerde timaş'ın eğlenceli bilgi serisini ve yüzüklerin efendisini okuyor.

hababam sınıfı yahu!!! nasıl aklımıza gelmez? filmlerini belki yüz kere izlemişizdir ama kaçımız romanı elimize alıp okuduk? rıfat hocama saygısızlık etmeyelim, alalım okuyalım. çocuklarımıza da okutalım. keza rıfat ılgaz'ın tüm kitapları çocuklar için uygundur. yüz temel eserde göremedim. meb'i kınıyorum.

mercan adası
süper kitaptı bence.

biz zamanında 4 e giderken ökkeş serisi okurduk. ökkeş balıkta, ökkeş işportacı,...
pippi langstrumpf da olabilir.

ekleme yapıyorum, 4'e geçen oğlumun iki günde "aaa çok heyecanlı ya aaaa" diye okuduğu beyaz balina yayınları'ndan ejderhalar okulu dizisi.

okulun ücreti düşmez de, özel üniversitelerin puanlarında çok dalgalanmalar olabiliyor.. eğer sorular zorsa aynı puandaki herhangi bir sayısal devlet üniversitesi bölümünden daha çok düşeceğine emin olabilirsiniz, hep öyle oluyor.. hem sorular zor hem de krizde o kadar parayı kim verir değil mi ama..

yok fiyat düşmesini kastetmedim. bölümün puanını.

puan düşse de artsa da sıralama genelde aynı kalıyor. yani 10 puan düşse bile geçen sene 30 bininciyi aldıysa bu sene de büyük ihtimalle 30 bininciyi alır en son. artı eksi 2 bin diyelim ya da. ama özellikle özel üni'lerde bazen çok büyük farklar oluyor ve hangi bölüme vuracapı da belli olmuyor. yine de dişçilik revaçta bir bölüm, sıralamasının çok değişeceğini sanmıyorumm. puanı değil, sıralamayı baz alın hep.

peki son olarak, vakıf üniversitelerinde kontenjanlar %20 artırıldı deniliyor. bu bölümün kapasitesi 50'ydi şimdi 60 oldu mu demek oluyor? yoksa o artışın olacağı kesin değil mi?

dolandırmadan sorayım en iyisi. puanımı hesapladım yaklaşık 317 oluyor. umut var mı? yoksa nah girersin mi dersiniz?

317 ile kesin girersin, hem mat 2 soruları biraz zormuş sanırım, hem kriz var grdiğin üniversite özel sonuçta, hem de kontenjanlar artmış.. ha bu arada burssuz değil mi bu? burssuz bölüm ise 317 ile girmen %99 bence..

hiiç düşünme bunları sakın burası olur ya rahatlığıyla da takılma siktir et bekle sıralamanı, hatta yerleşmeni bekle sonra göt oluyosun. (bkz: ben)

hangi firmalar var acaba o güzergahta?
eğer varan veya kamil koç varsa o ikisinden birini öneririm tabi fiyat sorun değilse. ve bu ikisinin rahat hatlarından birini. çünkü rahat hatlar gerçekten rahat oluyor fiyatı da artıyor doğru orantılı olarak.

fındıkkale deneyimli arkadasım var :)
olabilir...

eyvallah beyler
mevzuyu çözdüğümü söyleyebilirim...şöleki önce pamukkale 2+1 aracıyla ankara...sonra 22 ulusoy ile ordu.aradaki 3 saat te de asker arkadaşımın kitapevinde keyif...
anne sıkılmadan gider die düşünmekteyim.pamukkalede kişisel tv dvd mevzuları varmış.ana oğul yolculuğa hazırız:))

ayar bakızı değil bence o bition'daki. yani silmeseydi de bir yaptırım uygulanmazdı.

sonuçta ilk entry'i giren eleman, ikinci entry'i gördükten sonra "ah benim dertli başım, ben ne yaptım böyle?" diyerek entry'sini silebilir ve başlık ikinci entry'e yönlenebilir.

ama galadnikov'un olan biten'de bahsettiği (bkz: #16279108) bu tarz şeyler değil mi?

"(bkz: rövaşata)
(bkz: aramaya inanmak)"

şeklinde olsa mesela "ayar girişimi" denen şey oluyor işte.

bence de ayar bkz'ı değil. yani o şekilde çok başlık var sözlükte yönlendirme amaçlı. bir mod uğrayıp açıklık getirir herhalde yakında.

asıl soruna gelince, moderatörün görebileceğinden kısa süreyse yaptırım uygulanmaz gibi geliyor bana. tabii ki tekrar edip dikkat çekerseniz yine yakayı kurtaramazsınız, sonuçta silinenler de görülebiliyor.

dediğim gibi, o entry ayar entry'si sayılmaz benim nazarımda. çünkü nasıl ki entry'i "şu başlıkta inceleniyor" diyerek doğru başlığa ispiyonlamak, entry'i doğru başlığa taşımak için bir yöntemse (aynı şekilde entry'i taşı butonu da bir yöntem), bu ikinci entry olarak yazılmış entry de yönlendirilme amaçlı bir entry. ilk yazan yazar hatasını görür de silerse başlık direkt ona yönlenecek çünkü.

yüzde yüz emin olamam ama moderatörler de bu şekilde düşünüyordur bence.

Stajyerliğin kalktı mı? Stajyerliğin kalkmadıysa 1 yıl stajyer olarak çalışmak zorundasın.Maximum girebileceğin ders saati 20 saattir,hadi olsun en fazla 30 saat.Ya kadrolu ya da ders saati üzerinden ücretli anlaşmak isterler.Dil kurslarının şartları tam olarak nedir bilmiyorum ama dershanelerde en fazla saat ücreti olarak 15 Tl verirler gibi.Tabi bu Ankara'da böyle.Ders saati ücreti verip sigorta yatırırlar.Kadrolu olarak çalıştırdıklarında ise bu mkitar ortalama 800 Tl'dir.Bence dil kurslarını araştırmalısın.

ben ilk başlayacakları çok çalıştırıp az veriyorlar diye bir hocadan duymuştum. gerçi branş olarak fizik, matematik gibi derslerin hocaları için söylüyordu bunu. sizin alanınızda fark olur mu bilemiyorum.
tahminim derseniz, asgari ücretin biraz fazlası olur belki ilk başlarda. öldürmeyip süründürür evet. ama eğer daha sonraları kendinizi kanıtlarsanız dershaneler iyi para veriyorlar.

ve bir ek: izmir bu üç şehirde en rahat yaşayacağınız yer olur. ucuzdur, huzurludur. ancak ucuzluğu büyük ihtimalle maaşların da düşük olmasını sağlar.

@temple;

stajyerliğim kalkmadı ama devlette öğretmen olmayı düşünmüyorum. bunu da çalışacağım yere iletirim ama sallarlar mı bilemem. sonuçta ellerinde bir koz bu stajyerlik. 800'de çok az be:( bunlar köle arıyor resmen o zaman, ben öğrenciliğimde o parayı mersin gibi yerde kazanıyordum.

izmir icin söylemek gerekirse, en iyi kosullarda saat başına 20 civari veriyorlar, o da yeni başlayanlara cok zor. saati 7-8 ytl ye calistiran dersane/kurs duydum. bir arkadasim gecen sene tömer le saati 1o ytl den ayda 40 saat üzerinden anlasmisti, ayni zamanda meb ögretmeniydi. birim saatten ziyade kac saat üzerinden ve ne kadar süre ile calisacaginizin pazarligini yapmaniz gerekiyor. izmir icin academic english iyi bir kurs olarak bilinse de ögretmenlerinin agladigini biliyorum. simdi oks sinavlarina da ingilizce kondugu icin her dersane birer ikiser ingilizce ögretmeni bulunduracak. bunu da göz önüne alarak basvurulari yapin derim.

ales, kpds vs kismini halledip vakif universitelerine basvursan ya, olmazsa da ozel liseler, kolejler vs. haftasonusu aksami vs, dershane daha yorucu bi is.

@pyro clustic flow;

o dediklerin mevcut zaten şu an. lakin onlara pek güvenmediğim için bu tür bir yola başvurdum. zaten vakıf üniversitelerine felan başvurucam. hedef dediğim şey ise okutmanlık. ama ales 72 kpds 85 olunca bir de bu okutman alımlarında türlü türlü dolaplar döndüğünü duyunca biraz korktum açıkçası. hani bu başvurduğum kadrolardan bir sonuç çıkmassa böyle dersane gibi bir yerde çalışarak masraflarımı çıkartıp bir yandan da şu skorları yükseltip tekrar başvururum okutman kadrolarına diyordum. o açıdan yani.

yök ün şart koştuğu kriterlere uyan ve istenilen nitelikte ing. öğretmeni bulmakta zorlanmaya başladı vakıf üniversiteleri geçen seneden beri. bu durumda da part time eleman almaya başladı bizim okul mesela. bir de bu sene beklenen öğrenci sayısı fazla, o nedenle vakıf üviversitesine part time girebilirsin ( haftada 20 saate 2 bin tl maaş alıyolar bizde mesela) ağustos, eylül gibi bir kovala derim. şu anki başvurularda daha seçici olurlar ama öğrenci sayısı beklenenden fazla olursa ve eylül gibi çoğu öğretmen yerleştiği için son anda eşleman bulmak zor oluyor.
bilgine

bulunduğu yere kediler rahatça gelebiliyorsa ilk olarak yerini değiştir.
keşke balkonda falan bakabilseniz bir süre. hangi şehirdesiniz?

komşu sağolsun öğlen ıslak ekmek de koymuş önüne.

kedilerin gelmemesi için elimizden geleni yaptık, koku falan alamadılar herhalde ki sabahtan beri hiç kedi yoktu yakınlarda. ama biraz önce bu uçmaya çalıştı, biraz gidip sonra sitenin içinde çakıldı yere. kediler de yalanarak gelmeye başladı. güç bela tutup(hareketlendi iyice, az bi süre daha sabredebilse beyfendi iyice iyileşecek de) bizim evin önündeki balkona geri getirdik sarmaşıkların arasında sıkı bi yere saklandı, biz de sık sık çıkıp bakıyoruz kedi falan var mı diye de gece inşallah bişey olmaz.

ankara'dayım.

istersen trakus.org forumuna sorayım ankara'da bakabilecek veteriner var mı diye?

kazasız belasız uçurduk sanırım, herkese teşekkürler...

o da bir seçenek tabii. rahatlamak için size sınavı düşündürmeyecek şeyler yapmanız gerekir. bol bol müzik dinleyebilirsiniz, arkadaşlarınızla buluşup muhabbet edebilirsiniz, kitap okuyabilirsiniz vs vs..

bence beygir gibi girmeyin.

daha 1 hafta var:) bugünden demişsiniz de.

öss sabahı zaten yapma. sakın. bugün yaparsan da eğer yaptıktan sorna ayı gibi yemek yiyenlerden, tatlıya saldıranlardansan yapma. bir gün önceden değiştirme vücut düzenini. ama ben haftada beş altı yaparım, tek rakibim thy vs diyorsan yap tabi.
rahatlamak istiyorsan deniz kenarına -varsa- inip derin nefes alarak yürü. olmadı müzik falan dinle.

öss yarın =)

@abtash
bi hafta yok sınav yarın :)

sınavdan bi gün önce en azından rahatlatır ama sınavdan hemen önce yaparsan fazla rahatlamadan konsantrasyon eksikliği çekebilirsin.

oha lan sınavın yarın olduğunu da duyurudan öğrendim ben haftaya sanıyodum. koparsın o zaman.

ben de girecek tanıdıkları bi ariyim ayıp olacaktı. duyuru da olmasa ne yapacaktık.

orgazm sonrası tatlı bir yorgunluk çöker, rehavet yapar, uyku gelir. o yüzden sabah tavsiye etmem ben.

@abtash
arama tanıdıkları, ayıp filan olmaz. "hadi hayırlısı, inşallah istediğin yeri kazanırsın" tarzı konuşmalar sınav öncesi pek iyi gelmez :)

21 civarı yapki rahat uyuyasın. Sabah zımba gibi kalkarsın..

çıh çıh geç oldu, önceden böyle bir ıkıntınız olduğunu bilseydim geneleve götürürdüm hepinizi.

@huleyn
aramam gerekliydi, yani pek görüşmediğim ama hatırlamam gereken bi arkadaş, aramasam unuttu olurdu o yüzden aradım, iyi de yapmışım, normalde bana da saçma geliyor. ama bu arkadaşı aramam gerekliydi. neyse.

kasmayın bence direk sevişin.

ama kız/erkek oranı >=1 olsun.

O kadar abartmasak daha iyi olur sanırım =D

peki madem,

açık havadaysanız erkekler etraftaki tanımadığınız kızlara, kızlar da etraftaki tanımadığınız erkeklere yazılsın cesaret hesabı.

anıra anıra şarkı söylensin
kolbastı yapılsın

bak işte kasıyoruz kasıyoruz ama sonuç yok, sen benim ilk cevabımı bir daha düşün. kapalı bir mekana geçin. alkol eksik olmasın.

şimdilik anırma, yazılma ve kolbastı olabilir evet :D bunları not alcam^^

başka fikri olan?